Aktif Yaşlanma

YAŞLILIKTA ÜRETMEK: Kendini Sürekli Yeniden Yaratmak

YAŞLILIKTA ÜRETMEK: Kendini Sürekli Yeniden Yaratmak

Yaşlılık: Bir sosyal sorun

Yaşlanma; biyolojik bir süreç ise de katılım, yaşam biçimi, yapılan iş, beslenme alışkanlıkları, kronik hastalıklar ve bireyin kişilik yapısı, toplumun ve çevresinin bireyi, bireyin de kendini algılayışı, vb. gibi etmenler nedeniyle bireysel farklılıklar içerir.

Toplumsal değişme ve gelişme sürecinde; geniş ailenin çekirdek aileye dönüşmesi, kadının çalışma yaşamına katılması, gelenek, kültür ve değerlerin değişmesi, coğrafi hareketlilikteki artış, sağlık alanındaki gelişmeler, kentleşme, eğitim düzeyinin yükselmesi, sosyal güvenliği olan kişi sayısının artması, aile değerlerinin farklılaşması, aile üyelerinin yükümlülüklerin azalması ve ortalama insan ömrünün uzadığından yaşlı nüfusun artması nedeniyle, yaşlılık çok yönlü bir sosyal sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Negatif ayrımcılığa tabii tutulan kesim: Yaşlılar:

Özgüvenlerinin azlığı, göreli yoksullukları, kurum bakımı hizmetini ikincil görmeleri, kuşaklar arası gerilim, bağımlı yaşamaları, gelir yetersizliği, potansiyellerinin tanınmaması ve kullanılmaması, yaşa göre kategorize edilmeleri, yaşlılığa hazırlanmamaları, sosyal yoksunlukları, günlük yaşamlarını idame etmekte yetersiz kalmaları, hizmetlerden yararlanma kapasitelerinin azalması, aile üyeleri ve arkadaş kaybı yaşamaları, fiziksel ve entelektüel fonksiyonlarının azalması vb. nedeniyle toplumda marjinalize edilen yaşlılar, negatif ayrımcılığa tabii tutulmaktadır.

Yaşlılar için gerekli sosyal politika ve stratejilerin yaşama geçirilmesini engelleyen yaşlı ayrımcılığı (Ageizm), bu kesimin, toplumun diğer kesimleriyle bütünleşememesine yol açmaktadır.

Yaşlılık bunalımlı huzursuz ve üretilmeyen bir dönem mi?

‘İnsan nasıl yaşadıysa, öyle yaşlanır.’ sözü, bireyin, önceki yaşantıların yaşlılık dönemine taşındığını özetler. İnsanın yaşadığı toplumun değerleri ve kalıp yargıları, o toplumun parçası olan bireyi şekillendirir. Yaşlı insanlara karşı davranış ve tutumlarımızın “Yaş yetmiş, iş bitmiş”,”Ağaç yaşken eğilir”, “ Kurt kocayınca, köpeğin maskarası olur”, “Eşek kocamakla (büyümekle) tavla başı olmaz” “Çaptan düşmek”, “Çürüğe çıkmak”, “Okunu atmış, yayını atmış”, ”Ununu elemiş, eleğini asmış” “Elin ermez, gücün yetmez” , “Ele şenlik olursun”, “Artık köşende oturma zamanı” , “Yaşından utanmıyorsan, ak saçlarından utan!” gibi atasözü ve deyimlerle belirlenen bir toplumda, yaşlılığa olumsuz bakış açısı geliştirilmesi doğaldır.

“Yaşlı, tüketicidir.” “Yaşlı memnuniyetsizdir.” , “Yaşlı müşkülpesenttir” , “yaşlılar gençleri sevmez.”, “yaşlılar geri kafalıdır.”, “Yaşlıların kafası basmaz”, “yaşlılar bencildir”, “Yaşlı, sağlıksızdır.”, “Yaşlılar hoşgörüsüzdür” , “Yaşlılık durağan ve değişmez bir dönemdir” , “yaşlılar katıdır, esnek değildir.” vb. gibi, kalıp yargılardan yaşlıların yaşamı olumsuz etkilemektedir.

Her yaşın kendine özgü özellikleri olduğu unutulmadan, yaşlı bireylerin bağımlı, salt tüketici konuma girmeleri engellenerek, güçleri, eğilimleri ve potansiyelleri doğrultusunda yaşamlarını sağlıklı ve aktif olarak sürdürmelerinin desteklenmesi gerekir. Geçmiş yaşantısında yaşam doyumu yüksek bireylerin üretkenliklerini yaşlılık döneminde sürdürmelerinin sağlanması önemlidir.

Orta yaştan yaşlılık dönemine geçiş dönemi: Emeklilik

Yasalara göre belirli bir süre çalıştıktan sonra iş ile ilgisinin kesilerek kendisine aylık bağlanıldığı zaman” olarak tanımlanan emeklilik; bireyin orta yaştan yaşlılığa geçiş yaptığı bir dönemdir. Ortalama yaşam beklentisinin giderek arttığı günümüzde bireyleri uzun bir emeklilik dönemi beklediğinden, doyumu yüksek bir yaşam sürdürmek önem kazanmaktadır.

İş; yetişkin kimliğinin parçası olup, bireyin motivasyonu, yaşam biçimi, yaşadığı çevre ve sosyo-ekonomik ilişkilerini belirlediği gibi, zamanını planlamada öncelikli bir faktördür. Geçim için gerekli olan gelirin sağlandığı iş, bireyin kendine olan saygısını arttırmaya, yenilikleri öğrenme ve kullanmaya, diğer insanlarla sosyal ilişkiler kurmaya da olanak sağlar

İş yaşamının en verimli dönemi olan orta yaş dönemine denk gelen emeklilik; fiziksel, mental, sosyal ve ekonomik olarak önemli bir değişimdir.

Toplumda statü ve rol kaybı: Emeklilik(-Yaşlılık)

Emeklilikte geliri azalan, toplumsal statüsü değişen, fiziksel etkinliği azalan, yaşamı boyunca çalışmayı, iş yapmayı yaşamın anlamı olarak kabul eden ve yaptığı işe bağımlı durumda iken rol ve fonksiyon kaybına uğrayan birey için bu değişikliği kabullenmek kolay değildir.

Bireyin sosyal ilişkilerini ve yaşam doyumunu azaltan, kendisine ilişkin algı ve tutumları olumsuzlaştıran, uyku düzenini ve, beslenme düzenini bozan, dış görünüş ve giyimine gösterdiği özeni azaltan, asabileşmesine ve tahammülsüz davranışlar geliştirmesine neden olan ve fiziksel aktivitesini azaltan emeklilik dönemi; aile yaşamı açısından da önemli bir kriz dönemidir.

Emeklilikte yaşam doyumu önemli

Emeklilik dönemine ilişkin yapılan çalışmalarda;

Gelir düzeyi ve sağlık durumu iyi oldukça yaşam doyumunun arttığı,
Boş zamanı değerlendirmenin yaşam doyumunu olumlu etkilediği,
Akraba ve arkadaş ilişkilerini sürdürenlerin yaşam doyumunun arttığı,
Dindarlık ve dinsel katılımın arttığı,
İş arkadaşları ve diğer arkadaşları ile kişisel bağlarını devam ettirenlerin yaşam doyumunun arttığı,
Evli bireylerde yaşam doyumunun daha yüksek olduğu,
Kadınların komşularla sosyal ilişkilerinin arttığı,
Emeklilerin gazete, dergi ve kitap okumak, TV izlemek, gezilere çıkmak, çiçek yetiştirmek ve bahçe işleri gibi küçük tarım işleri ile uğraşmak, mesleki dernek faaliyetlere katılmak, kahvehaneye gitmek ve koleksiyon yapmak gibi faaliyetlerle uğraştıkları, faaliyet tercihinin cinsiyete göre değiştiği,
Sağlık durumu ve depresyon arasında ilişki olduğu, sosyal çevrenin daralmasının depresyona neden olduğu,
Ekonomik koşulların nedeniyle çalışma gereği duyanların oranının azımsanamayacağı,
Öğretmen, hemşire, doktor gibi profesyonel mesleği olanların % 49’unun emeklilikte çalışmayı sürdürdükleri,mesleki bağlantılarını korudukları,
eğitim düzeyi yüksek olanların boş zaman fırsatlarını aktif değerlendirdikleri,
kadınların genellikle ev işleri ile uğraştıkları, torunlarına baktıkları,
Her 4 kadından 1’inin gönüllü kuruluşlarda çalıştığı,
Her 5 erkekten 1’inin yeniden işe girdiği,
Kadınların emekliliğe erkeklerden daha kolay uyum sağladıkları,
Erkeklerin sosyal ilişkilerinin azaldığı,
saptanmıştır.

Yaşlılık dönemine ilişkin yapılan çalışmalarda;

Huzurevi yaşlıların %48’inin boş vakitlerini geçirmek için bir uğraş buldukları, %42’sinin oturarak vakit geçirdiği, %7’sinin kitap okuduğu-televizyon izlediği, %3’ünün de bahçede vakit geçirdiği, huzurevinde yapmak istedikleri bir uğraşlarının olmadığını söyleyenlerin oranının da %62 olduğu,
Yaşlıların %88’inin el işi yaparak, %55’inin kitap okuduğu-televizyon izlediği,
Yaşlıların %93’ünün geleceğe ait planlarının olmadığı, %85’inin geçmişteki olayları yeniden değerlendirdiği, %70’inşn geçmişe ait konularda pişmanlık duymadığı, %58’inin kendine güveni olduğunu söylediği,
Yaşlıların %91.7’sinin TV seyrettiği, %76,7’sinin kitap/gazete okumaya zaman ayırmadıkları
saptanmıştır.

Emeklilikte (ve yaşlılıkta) sürekli balayı mümkün mü?

Emekliliğinin ilk döneminde (balayı) önceden yapmaya zaman bulamadıklarını yapabilen, boş zamanının kaliteli olarak değerlendirebilenlerin uyum süreci genellikle başarılıdır, Önceki yaşamında iş-mesleğinin yanı sıra boş zaman alışkanlıkları geliştirmeyenlerin emekliliğe uyum güçlüğü çektiği bilinmektedir. Çalışırken emekli olma hayali kuranlar; kendilerine uygun bir yaşam biçimini belirleyerek, yaşamlarına yenilik katabilecek keşifler ve değerlendirmeler yapmak için bazı radikal kararlar vermezler ise, emekli olduklarında balayı dönemi hüsrana uğramaları kaçınılmazdır.

Geçmişin devamı niteliğinde ve uzun dönemli ihtiyaçlarını karşılayan bir yaşam biçimi geliştiren emekliler, aktivitesi olmayan akranları gibi hayal kırıklığına uğramaz ve yalnızlık hissetmez.

Yaşam kalitesini yükseltmek bireyin kendi elinde

Her birey yaşamını, dolayısıyla yaşlılığını farklı yaşar. Kişilik yapısı, dünya görüşü ve yaşam beklentisi bireyin yaşlılığa bakışını ve kabullenmesinde farklılıklar yaratır. Yaşlılığa ilişkin kalıp yargıların giderek değiştiği günümüzde, bireylerin bu dönemi umutsuzluk içinde değil, döneme özgü krizlere karşı direnç geliştirerek yaşam taşkalası sürdürmelerinde yarar bulunmaktadır.

Yaşlılığa uyum sağlanmasında; fiziki sağlığın korunması, olası kayıplara hazır olma, yaş almanın getirdiği olumsuzluklarla baş etme becerilerini geliştirme, yaşamda yeni roller üstlenebilme, edinilen bilgelik olgunluk ve iç görü farkını kullanarak kuşaklar arası çatışma yerine dayanışmayı gerçekleştirme, toplumdan kopmama, aile-arkadaş–toplum ilişkilerini sürdürme, toplum için bir şeyler yapabilecek gücü olduğuna inanmak etkili olmaktadır.

Başarılı ve sağlıklı bir yaşlılık mümkün

Çicero, yüzyıllar önce (MÖ:106-43) “.Yaşlılığa katlanmak, kusurlarını çabalarımızla gidermek gerekir. Sağlığı göz önünde tutmak, bedeni ölçülü olarak işletmek, gücümüzü yok edecek denli değil, tazeleyecek denli yiyip, içmek gerek…
Hem yalnızca bedene değil, asıl zihne ve ruha özen göstermeli, çünkü yağsız kalan lambanın söndüğü gibi bunlar beslenmezse, yıkıma uğrarlar. Çok yorucu bir beden eğitimi, kuşkusuz bedeni ağırlaştırır, zihinse, işletildiğinde çevikleşir.” diyerek sağlıklı yaşlanmanın reçetesini özetle vermiştir.

Kronik bir sağlık sorunu ya da özürü olmayan ve kendi sorumluluğunu taşıyabilen yaşlı bireylerin Çicero’nun reçetesine uyması, yaşamlarının her anını üreterek ve aktif kararlar vererek değerlendirmeleri durumunda uzun ve başarılı bir yaşlılık sürdürebileceği açıktır.

Emekli(yaşlı): Sürekli boş zamanı olan birey mi?

Emeklilik sürecine ilişkin geliştirilen “rol bırakma”, “rol kaybetme”, “ilişki kesme”, “süreklilik” ,”toplumsal alışveriş” gibi teoriler arasında yer alan ve bireyin yaşam doyumunun etkinlikleriyle ilişkili olduğuna dayanan “aktivite (etkinlik) teorisi” ne göre: Toplum yaşlı bireyden elini çektiğinden bireylerin etkinliği azalır.

Orta yaş etkinliklerini sürdürmek isteyen ya da istemeden bıraktığı etkinliklerin yerine yenilerini koyan yaşlılardan bazıları mutluluğu kalabalıkta, bazıları yalnızlıkta arayabilir. Emeklilik (yaşlılık) dönemine uyum ve yaşam doyumu bireylerin boş zamanını değerlendirme biçimine bağlıdır.

Yaşlılar(da) üret(ebil)meli

Yaşlılığı ‘çevresel faktörlere uyum sağlayabilme yeteneğinin azalması’ olarak tanımlayan Dünya Sağlık Örgütü; 21inci yüzyılda yaşla sağlığın önem kazandığından hareketle ‘65 yaşında sakatlık olmadan yaşam beklentisinde %20’lik bir artışın sağlanması’ ve ‘Özerklik, öz saygı ve toplumdaki yerlerini sürdürebilmelerine olanak sağlayan, ev ortamında sağlıklı bir düzeyde yaşayabilen seksenli yaşlardaki insanların oranının en az %50 arttırılması’ nı ‘herkes için sağlık hedefleri’ arasına almıştır.

Birleşmiş Milletler (1982, Viyana) Dünya Yaşlılar Asamblesi’nde saptanan ‘Yaşlılık İlkeleri’ arasında yaşlı bireylerin; yeterli gelire sahip olmaları, ailelerinden ve toplumun her kesiminden destek almaları, gelir getirici bir işte çalışabilmeli ya da toplumdaki diğer gelir
getirici faaliyetlerden yararlanmaları, emeklilik koşullarının tanımlanmasında söz sahibi olmaları, yaşlarına, yeteneklerine uygun eğitim ve öğretim programlarına sahip olmaları, yaşlının yaşadığı çevrenin onlara kapasitelerini geliştirebilecek fırsatlar sunması, toplumla ilişkilerini sürdürmeleri, refah düzeylerini doğrudan etkileyecek politikaların hazırlanması ve uygulanması aşamalarına aktif bir biçimde katılımda bulunmaları, bilgi ve becerilerini genç kuşaklar ile paylaşmaları, topluma hizmet etmek için çeşitli fırsatlar geliştirebilmeleri, kendi ilgi ve yeteneklerine uygun etkinliklerine gönüllü olarak katılımda bulunmaları ve hizmet edebilmeleri yer almaktadır.

Birleşmiş Milletler (2002-Madrid) ) Dünya Yaşlılar Asamblesi’nde saptanan Kalkınma, Sağlık ve Refahın Sağlanması, Olanaklar Sunan Destekleyici Ortamların Sağlanması’na ilişkin Uluslararası Eylem Planı’nda; yaşlıların sosyal, kültürel, ekonomik ve politik katılımlarının tanınması, karar verme sürecinin bütün aşamalarına katılımının sağlanması, çalışmak isteyen bütün yaşlılar için istihdam olanakları sağlanması, yaşam boyu fırsat eşitliği sağlanması, yaşla kazanılmış deneyimlerin yararları göz önüne alınarak kapasite ve danışmanlığından yararlanılması, kuşaklar arasında eşitlik ve dayanışmanın güçlendirilmesi, yaşlılara yönelik yaş, cinsiyet yada herhangi bir nedene dayalı sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına ilişkin hak ve ilkeler yer almaktadır.

Bu ilkeler doğrultusunda Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Müsteşarlığı koordinatörlüğünde hazırlanan “Türkiye’de Yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Ulusal Eylem Planı”nında gerçekleştirilecek eylemler arasında;

Yaşlıların karar verme sürecinde temsil edilebilmek için (özellikle mevcut olmayan yerlerde) karar vermenin tüm aşamalarında yaşlı organizasyonlarının kurulmasına teşvik edilmesi;
Dezavantajlı gruplar arasında yer alan yaşlıların çalışma yaşamına katılımını arttırmaya yönelik özel çaba gösterilmesi;
Kayıt dışı sektörde çalışan yaşlılara yardımcı olunması;
İş yaşamındaki yaş engellerinin ortadan kaldırılması;
Yaşlı çalışanlarının beceri ve yeteneklerine uygun gerçekçi ortam geliştirilmesi;
Kırsal alanlarda yeni toplumsal destek yapıları geliştirilerek yaşlılar arasında bilgi ve deneyim paylaşımların kolaylaştırılması;
Sürekli eğitim ve öğretimin yaşlılar için yararlarını, hem işverenlere hem de çocuklara göstermek için eğitim ve üretkenlik arasındaki ilişkiyi ortaya koyan çalışma ve araştırmaların teşvik edilmesi;
Yaşlıların çalışma ortamlarında rehber edici arabulucu ve danışman olarak rol oynamalarının sağlanması;
Aile içinde, komşular arasında ve toplumda geleneksel ve geleneksel olmayan kuruluşlar arası yardımlaşmaların desteklenmesi ve güçlendirilmesi;
Yaşlıların sosyal-kültürel ve eğitim deneyimlerinden yararlanılması ve kapasitelerinin kullanımının desteklenmesi;
Yaşlı kadınların özel ihtiyaçları göz önünde bulundurularak gelir getiren işler, eğitim programları ve meslek ile ilgili aktiviteler dahil olmak üzere rehabilitasyon yoluyla yaşlılara kendi ekonomik yeterliliğini tekrar kazanmaları için yardım edilmesine yer verilmiştir.

Boş zamanı değerlendirmek önemli

Emeklilikle birlikte bireyin çalışmaya ayırdığı zamanı, boş zamana dönüşür. Bu zamanı toplumsal ilişkilerini koruyabileceği bir ortamda değerlendiren birey, çevreyle ilişkisini arttırdığı gibi yalnızlık duygusunu da tolore edebilir.

Bu ortam için; emeklilik öncesinde, emekliliğe psikolojik olarak hazırlanmak ve ev içi -ev dışında yapılabilecek zihinsel, fiziksel, sosyal ve bireysel etkinlik planları yapılması gerekir.

Emeklilik döneminde, iş yaşamındayken yapılamayan etkinlik, aktivite, entelektüel ilgi ve hobilere zaman ayırmak, yeni keşifler yapmak, yaratıcılığı arttırmak yaşam doyumunu yükseltir, geri kalan yaşamına daha dinamik olmasına katkı sağlar.

Entelektüel ya da ruhsal etkinlikleri evin içinde tek başına yapan birey, ev dışında başka insanlarla yaptığı daha çok fiziksel ve sosyal olan etkinliklerde ise sorunlarını paylaşma, rehberlik alma, kendini ifade etme ve potansiyeli ortaya çıkartma olanağı bulur, sevgi, şefkat, benlik duygusu ve ait olma gibi sosyal ihtiyaçların karşılar.

Yaşlılığa karşı zırhlanalım!

Emekliliği(yaşlılığı) “sallanan sandalye”de oturup, pasif kalarak geçirmek mümkün!

Emekliliği yaşamın getirdiği problemlerle yüzleşmeyip, gerçekleştirilemeyen amaçlar için üzülüp, bu sonuçtan başkalarını sorumlu tutup, onlara kızarak ve sürekli yakınarak geçirmek de mümkün!

Yaşamın bu dönemini bir talihsizlik olarak algılayıp, kendini suçlayarak girdiği depresyondan hiç çıkmayarak geçirmek de mümkün!

Ancak, yaşlılığın getireceği olumsuzluklara karşı zırh takınarak; önlem alıp, yeni görevler bularak, kendini sürekli meşgul kılarak, yeni ilişkiler kurarak yeni bir yaşam tarzı benimseyerek mutlu bir şekilde geçirmek de mümkün!

Unutmayalım: yaşam doyumu geçmiş yaşam ile ilişkili.

Yaşamın kendisine verdiklerinin farkına varamayanlar daha sonra kendilerine sunulan fırsatları kaçırmış olmanın stresini yaşadığını, yaşam doyumunun geçmiş yaşam ile ilişkili olduğunu, yaşamın gerçeklerini kabullenmenin yaşam doyumunu yükselttiğini unutmayalım.

Ve de “Var olmak değişmektir, değişmek olgunlaşmaktır. Olgunlaşma ise bireyin kendini sürekli yeniden yaratabilmesidir” diyen İ.Yalom’un sözüne kulak verelim.

Kaynakça:

Antropoloji ve Yaşlılık – Prof.Dr.Vedia Emiroğlu’na Armağan”, HÜ. Sosyal Hizmetler Yüksek Okulu. Ankara, 2000.
Birinci Sosyal Hizmetler Şurası. “Yoksulluk Ve Risk Gruplarına Yönelik Sosyal Hizmetler Komisyonu” Yaşlılara Yönelik Hizmetler Alt Komisyon Raporu, 2004.
Değişen Türkiye’de İnsan Hakları Açısından Sosyal Hizmetler. Ankara: Evin Yayıncılık 2002, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Yayın No:6.
Devlet Planlama Teşkilatı. “Türkiye’de Yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Ulusal Eylem Planı” Çoğaltım. Ankara,2006.
Fatma Öz. “Yaşamın son evresi: Yaşlılık Psikososyal Açıdan Gözden Geçirme”,AÜ.Tıp Fakültesi Kriz Dergisi,10(2) s.17-28.
http://www.google.com/search?q=cache:QNWTh-ocE6kJ:papirus.ankara.edu.tr/tez/FenBilimleri/Doktora_Tezleri/
2004/FD2004_6/Selma%2520Salman.pdf+%22ba%C5%9Far%
C4%B1+ya%C5%9Flanma%22hl=tr&ct=clnk&cd=49&gl=tr
Nurgül Bölükbaş, Hatice Aslan. “Huzurevinde Kalan Yaşlıların Psikososyal Yönlerinin İncelenmesi”, http://www.dusunenadam.com/aralik03.asp
“Sağlıklı Yaşlanma”,”www.geriatri.org”
Şadiye Dönümcü. “Keşke emekliliğe Hazırlık Programı Olsa!” ,”www.bianet.org”
Şadiye Dönümcü. “Yaşlı ve Sosyal Hizmetler” , “www.sosyalhizmetuzmani.org”.
Şadiye Dönümcü .” Yaşlıya Götürülen Sosyal Hizmetlerin Organizasyonu”, “www.sosyalhizmetuzmani.org”
“Yaşasın Yaşlılık”, Gelişim Yayınları.
Yaşlılık Gerçeği, .HÜ. GEBAM,.Ankara,2004
Yaşlılık El Kitabı; SHÇEK Yayınları no 30, Ankara, 1996.

 AÇIKLAMA :İzzet Baysal Üniversitesi Fizik Tedavi Yüksek Okulunca 5.NİSAN.2007 TARİHİNDE Bolu’da DÜZENLEN “YAŞLILIKTA VERİMLİLİK” KONULU PANELDE sunulmuştur.

Not: Bu Yazı bianet.org Sitesinde Yayınlanmaktadır.

Listeye geri dön

İlgili Mesajlar

Bir cevap yazın