Yaşını güzel yaşayan güzel kadın!
Milyonda bir bile çıkmaz…
60 yıl içinde…
Adında “memnu” kelimesi olan iki filmde birden oynamak…
Eşi benzeri olmayan bir rastlantıdır…
Henüz Yeşilçam setlerindeki ikinci filmiydi…
Siyah-beyaz yapımın adı; “Memnu Meyve”, yani “Yasak Meyve”ydi…
1962 yılına göre…
Az buçuk erotik bir yapımdı ama…
O, sadece köyün yakışıklısına gönlünü kaptıran…
18 yaşındaki bir kızı oynuyordu…
Olgunluğunun zirve yaptığı günlerde…
Aşağı yukarı 12 yıl önce…
(O sırada 64 yaşındaydı…)
Halid Ziya Uşaklıgil’in…
Ölümsüz eseri “Aşk-ı Memnu / Yasak Aşk”ta oynadı…
Dipçik gibiydi…
O yaşta enfes bir oyun çıkardı…
Adında “yasak” olan her iki yapım da O’na şan-şöhret getirmişti…
***
Belki…
Kendisinden bir yaş küçük Türkan Şoray gibi…
Buğulu gözlerle…
Kameraya bakamıyordu ama…
Oyunculuğuna şapka çıkarmamak elde değildi…
***
Samsun’da hayata gözlerini açtığında…
Takvimler, 1944 yılını gösteriyordu ve…
İkinci Dünya Savaşı…
En kanlı haliyle devam ediyordu…
Kendisinden büyük üç erkek kardeşi vardı…
Aile İstanbul’a göçtüğünde beş yaşındaydı…
Serpildi, güzelleşti, dikkatleri çekmeye başladı ve…
15 yaşında “Türkiye Güzeli” seçildi…
Yaşından büyük gösteriyordu…
Aslında O mankenlik yapmak istiyordu ama…
Film yapımcıları ellerini çabuk tuttu…
İlk filmi “Yaban Gülüm”de…
Göksel Arsoy’la oynadı…
Bir yıl geçmeden de…
Yılmaz Güney’le “Kamalı Zeybek” filminde…
Başrolü paylaştı…
Birbirlerine aşık olmuşlardı…
İki yıl sonra nikah masasında resmen karı-koca oldular…
***
Sinemada her şeyi “Çirkin Kral”dan öğrendi…
Türkiye’nin siyasi meselelerinden…
Sosyal ve toplumsal çıkmazlarına kadar…
Öğretmeni hep Yılmaz Güney’di…
O günlerde şöyle diyordu:
“O zamanlar ayakları yere basmayan genç kız, yani ben sinemanın ne kadar ciddi bir iş olduğunu Yılmaz’dan öğrendim…”
Çok geçmeden büyü bozuldu…
Bir yıl dolmadan boşandılar…
Yeri gelmişken anlatmak gerek…
O boşanmanın perde arkasında tüyler ürperten bir hikaye var…
Yeşilçam’ın ünlü yapımcılarından…
Abdurrahman Keskiner’in söyledikleri…
Yıllar önce gazetelerde boy boy yayınlanmıştı…
Özetleyelim…
Tarih: 10 Mart 2011 tarihli Hürriyet’te…
Abdurrahman Keskiner yarım asırlık sırrı şöyle anlatıyordu:
“Eşrefpaşalılar filminin setindeydik… Yılmaz o gün benden üç silahından birini, içinde gerçek kurşun olanı istedi… Sevdiği kadın, titriyor ve (Yılmaz sahici kurşun kullanma, yalvarırım! Ben canımı sokakta bulmadım…) diye erkeğine yalvarıyordu… Yılmaz umursamadı, bardağı sevdiği kadının kafasına koydu; 20 metre uzaklaştı… Sette ölüm sessizliği vardı… Yılmaz tetiğe bastı, bardak tuzla buz oldu… Güzel kadın hüngür hüngür ağlamaya başladı… Yılmaz onu zor sakinleştirdi…”
***
Yılmaz Güney’den boşandıktan sonra…
Yeşilçam’da seks furyası başlamıştı…
Şarkıcılık yapmamak için çok direndi ama…
Dayanamadı…
“Büklüm Büklüm” şarkısını, O’na Sezen Aksu yaptı…
Gelgelelim…
Yılmaz Güney’i, hiç ama hiç unutamadı…
İkinci evliğini, ünlü aktörden boşandıktan 10 yıl sonra…
Galatasaraylı milli basketbolcu Yavuz Demir’le yaptı…
Üç yıl sonra, ikinci eşinden de boşandı…
Hiç çocuğu olmadı…
***
Hiç köşesine çekilmedi…
Sadece birkaç yıl ara verdi…
Bu kez çok seyredilen televizyon dizileri…
“Aşk-ı Memnu” ve “Muhteşem Yüzyıl”da oynadı…
Çok değil…
10 yıl önce “Aşk-ı Memnu”daki Firdevs Yöreoğlu rolünün…
10 numara 5 yıldız hakkını verdi…
6-7 yıl önce “Muhteşem Yüzyıl” dizisinde ise…
Bir kez daha “Ben hala varım” diyordu…
Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Ayşe Hafsa Sultan’ı canlandırdı…
Bu başarı…
İlerleyen yaşına karşın sinemada başka “kapıları” açtı…
***
Sizlere…
77 yaşına girmeye hazırlanan…
Hiç eskimeyen sinema yıldızı Nebahat Çehre’nin…
Yıllara meydan okuyan…
“Yaşlanmayan Kadın” portresinden kesitler sunmaya çalışırken…
Baktım ki…
Bu güzellik bazen başa bela…
İki yıl önce…
Sosyal Medya’da ilginç bir trand topic mevzu yaşandı…
Türkiye’nin yakından tanıdığı…
Her tavsiyesi yakından takip edilen Prof. Dr. Canan Karatay…
Geçtiğimiz yıl…
“Genç ve güzel kalmamın sebebi sağlıklı beslenmek” deyince…
Sosyal medya kullananların bir bölümü…
Aralarında “bir yaş” olan…
Prof. Dr. Canan Karatay ile oyuncu Nebahat Çehre’yi karşılaştırıp…
“Acaba kimi örnek alsak, kimi dinlesek?” demeye başladılar…
Sonra o tartışmanın alevi söndü…
Ama, bir tortu kaldı…
Herkes Nebahat Çehre’nin nasıl bu kadar genç göründüğünü…
Haklı olarak merak etmeye başladı…
O da içtenlikle anlattı:
“Yaşımı güzel yaşadığıma inanıyorum… Sadece banyo yaparken yüzümü keseyle yıkarım… Yüzümde hatlar çıkmaya başladı, çizgilerim var ama ben bu yaşı yaşamayı seviyorum… Hatlarımın gitmesini istemiyorum, ben çizgilerimle mutluyum… Yaşımı böyle yaşamayı seviyorum…”
***
76’lık Nebahat Çehre…
Genç kız gibi; yıllara meydan okumaya devam ediyor…
Mesela…
Ekranların yeni TV dizisi “Menajerimi Ara”da…
Konuk oyuncu olarak…
Bizzat “kendisini” canlandırıyor…
Bu nedir?
Bu aşk’tır…
Gençlik Aşkı’dır…
O aşk, sizin gözaltı kırışıklıklarını bile…
Görünmez yapıyor…
Demek ki…
Ne varsa “aşk”ta var…
Nokta…
Sonsöz: “Yaşlılık kötü bir alışkanlıktır; çalışan bir insan böyle bir huy edinmeye vakit bulamaz… / Andre Maurois – Fransız Edebiyatçı…”
Not: Bu Yazı egedesonsoz.com Sitesinde Yayınlanmaktadır.