Patlicez Gari!
İyice şiştik, patlamak üzereyiz. Şişme sözcüğünü hem gerçek hem de mecazi anlamıyla kullanıyorum. Küresel salgın nedeniyle, karantina süreci başladığından beri, yurtiçi ve yurtdışından, şişmanlamayla ilgili esprili sosyal medya paylaşımları yağdı ve ne yazık ki, birçok kişi epey kilo aldı. Evde sıkıntıdan kendimizi yemeye vermek ve evde yapılan egzersizlerin açık hava ve spor salonlarında yapılanların yerini tutmaması da bunda etken. Ama, ruhsal / psikolojik açıdan da, zirvesinde dumanı tüten, ara sıra kül püskürten patlamaya hazır volkan gibiyiz.
Gündemin en önemli maddeleri; pandemi, corona virüs, covit 19 kaynaklı ölümler, işsizlik, parasızlık, sokağa çıkma yasağı, kısıtlamalar, psikolojik sorunlar iken; özellikle yurtiçinde siyasi iktidarın yarattığı sanal ve saçma gündem maddelerini, muhalefetin ve basının da körüklemesi şişirdi. Çin’de, Amerika Birleşik Devletleri’nde ve de ülkemizde karantina önlemlerinin önceliği, gerekliliği, süresi, zamanı gibi çeşitli açılardan yanlışlar ve tutarsızlıklar yaşanması da cabası… Doğru ve haklı olan önlemler ve yasaklar bir yana; tutarsızlıklara ve yanlışlara sürekli yenileri de ekleniyor: Bayramda 4 gün sokağa çıkma yasağı varken, köprülerden geçişin ücretsiz yapılması; deniz kıyısında ve açık havada yürümek, oturmak yasakken, AVM’lerin açılması; 65 yaş üzerindekilere sokağa çıkma yasağı sürerken, camilerin ibadete açılması (camilerde genelde yaşlılar namaz kılar); 18 yaş altındaki çocuklara sokağa çıkma kısıtlaması sürerken, kreşlerin açılması… Öte yandan; maske konusu, para ve diğer yardımların dağıtımındaki yetersizlikler ve adaletsizlikler; iktidarın muhalefetteki belediyelerin yaptığı ve kendisinin de örnek alması gerekirken beceremediği uygulamaları, yardımları engellemesi… Beni ve birçoğumuzu şişirdi!
Az sayıda esnafın, iş yapmayı sürdürebilse bile, ödeme yapılmaması nedeniyle sıkıntı çektiğine bizzat tanıklık ediyorum. Bu dönemde, milletvekilleri, geliri iyi olanlar, maaşı yüksek memurlar ve emekliler dışında herkes, parasal sıkıntı içinde ve sıkıntılı durumların karantina sonrasında da süreceği beklentisi, psikolojik sorunları depreştiriyor. Haliyle bunun insan ilişkilerine ve beden sağlığına da olumsuz etkileri oluyor. Bu süreçte, bazı siyasiler, iktidar borazanı basının sözde gazetecileri, pekçok yetişkin saçmalarken; sabırları iyice sınanan yaşlılar çığırından çıkmaya başlarken; çocukların gösterdiği mucizevi uyum ve olgunluğa hayret ediyorum.
Faturalar da şişti
Çok sayıda örnek ve yaratıcı uygulamayı yaşama geçiren Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarının, su faturalarına yansıyan, Büyükşehir Katı Atık ve İlçe Belediye Katı Atık tutarlarını¸ karantina sürecinde almayacaklarını duymuştuk. Kendi faturalarımdan örnek verecek olursam, kış bittiği ve haldır haldır klima çalıştırmayı bıraktığımız halde, son iki aydır elektrik faturalarının epey yüksek gelmesi, evde kaldığımız sürelerin uzamasıyla ilişkilendirilemez. Ancak, sürekli evde bulunduğumuz için artan su harcaması nedeniyle, harcadığımız suyun artması normal. Normal olmayan, son iki aydır her zamankinin iki katı gelen su faturasında, fatura tutarının, kullanılan su bedelinin iki katı olması. Örneğin, son gelen su faturamda kullandığım suyun bedeli 59 lirayken, eklenen atık su, ÇTV ve katı atık bedelleriyle, fatura toplam turarı 120 TL’ye yükselmiş. Şişirilen faturalar, sinirlerimizin iyice bozulmasına neden olarak, bizleri de patlama noktasına yaklaştırıyor.
Zaten elektrik faturalarındaki işlevini yitirmiş, TRT payının ve su faturalarındaki ‘verginin vergisi’ sayılabilecek kalemlerin temelli kaldırılmasından yanayım. Ama, hiç değilse, karantina döneminde Muğla ve Milas’ta da CHP’li yerel yöneticilerin, ne kadar ‘Halkçı’ olduklarını gösteren, daha dişe dokunur uygulamaları yaşama geçirerek, yurttaşları rahatlatmalarını umuyoruz.
Geçen seçimlerde, CHP, hem Muğla’yı hem de Milas ilçe belediyesini , güçlü rakipler karşısında epey zorlanarak ve geçmişe nazaran daha az bir farkla alabildi. İş, aş, ekmek olmadan, başka şeylerle karın doymuyor… Hırsla çıkarlarını gözeten büyükçe bir topluluğun dışında kalan kitleler, yaşam ve ekmek derdinde; emeklerini, umutlarını, geleceklerini besleyecek olana dört elle yapışacak ve onu destekleyecek, onun peşinden gidecekler… Bunu yerelde ve genelde ülkeyi yönetenlerin bilmesi ve anlaması şart. Bizlere ise bu aralar daha çok “Ya Sabır” çekmek düşüyor.