Küçük Prens: Gündelik Hayatın Yapaylığına Eleştiri
“Hızlı ve modern dünyaya karşı bir anti-manifesto. İnsanların modern gündelik uğraşlarının yapaylığına ve anlamsızlığına ve insanların bu anlamsızlıktan bihaber olmalarına bir eleştiri. Bundan kaçış yolu olarak çocukluk idealize edilmiş. Ne acı ki, o da bir gün mutlak olarak son bulacak” diyor Onur Dinçer; Antoine de Saint-Exupéry’nin Küçük Prens romanına dair.
2015 yılında telifinin düşmesi nedeniyle daha da popülerleşen ‘Küçük Prens’ kitabına dair gerçek bir ‘Küçük Prens dostu’ olan Onur Dinçer’le yaptığımız söyleşi hem keyifli, hem öğreticiydi benim açımdan.
Sanki anımsanan bir koku
“Küçük Prens’le ilgili konuşmak ya da yazmak çok zor. Onu anlatmak için kurduğum her cümle suçluluk yaratıyor, bende. Ne yaparsam yapayım, hak ettiği değeri veremediğimi düşünüyorum. Her sanat eseri, kelimelerle anlatılamayacak bir alan kaplar insanda. Bu alanın büyüklüğü eserin de büyüklüğüdür. Küçük Prens’te bu alan, bir çöl kadar büyük. Kitap, sanki anımsanan bir koku. Hayatınızın bir dönemlerinde hissettiklerinize işaret ediyor. Ama bunu kimseye anlatamazsınız, anlatsanız da kimse anlamaz. Bir yazar olsaydım belki şansım daha yüksek olurdu.”
Küçük Prens: “Kalp ile aramak lazım”
“Bence bir sufi, Küçük Prens. Fakat o hayatın kutsal bilgisine/anlamına kendi iç-görüsüyle erişmiş. Herhangi bir disiplin tarafından eğitilmemiş. Özellikle kurduğu şu cümle sufizmin özeti: ‘İnsanlar aradıklarını bir gül ya da biraz suda bulabilirler ama gözler kör. Kalp ile aramak lazım.’ Küçük Prens’in ölümünün planlı oluşu da biraz sufizmi refere ediyor sanki. Sufizm pratiğinde ölümün doğal bir süreç ve varoluşun geçilmesi gereken kapılarından biri olarak algılanması, Küçük Prens’in hikâyesiyle örtüşüyor. Vücut, aslında sadece taşımamız gereken bir yük. Ve ölüm bu yükten arınmayı simgeliyor.”
Büyümek: Modern dünyada -ölüm gibi- bir mutlak son
“Kitap, çocukluğun yitişine de bir ağıt sanki. Buradaki çocukluğun yaş ile alakası yok. Büyümek, dünyanın büyüsünü kaybetmesi ve her şeyin ölçülebilir olduğu nihai ve maddi bir dünyayı kabullenmek. Büyümek, modern dünyada ölüm gibi bir mutlak son. Aslında belki de yazar, burada Küçük Prens’e değil, çocukluğuna veda ediyor.”
Karakterler körleşmiş ve yalnızlaşmış
“Küçük Prens’te karşılaştığımız karakterler, dünyadaki kronik insan sorunlarına denk geliyor. Mesela… Kral, güç istenci; kendini beğenmiş, beğenilme ve şöhret istenci; ayyaş, her türlü bağımlılık, kısır döngü; iş adamı, maddiyat düşkünlüğü ve zenginliğin amaçsallaşması; fenerci, ‘saatleri ayarlama enstitüsü’ tarzı kurallar, bürokrasinin anlamsızlığı ve kuralların değişen süreçlere adapte olamaması gibi. Romanda tüm karakterlerin ortak özelliği ise irrasyonel uğraşlarınca körleştirilmeleri ve yalnızlaşmaları.”
Sevgi bağımlılık yaratır
“Bu eseri benim için özel kılan şeylerden biri, tüm kitaba hakim olan melankoli. Edebiyat, müzik ve sinemada beni en çok etkileyen eserler ekseriyetle hüzünlü olanlar. Kitabın bu kadar basit bir dille temel varoluş problemlerinden modernizm sorgusuna kadar çok katmanlı olabilmeyi başarması da bir diğer özellik. Bu herkesin başarabileceği bir şey değil, ciddi bir ustalık istiyor. Bu tadı ‘Çavdar Tarlasında Çocuklar’ kitabından da aldım.”
Kurulan her sevgi bağı aslında bir fedakarlık
“Eserde, tilkinin evcilleşmeye/sevmeye/sevilmeye çaresizce ihtiyaç duyması da hüzünlü ve aynı zamanda ironik bence. Evcilleşmek istemesine rağmen kendini Prens’e anında açamıyor. Bir alışma ve ısınma süreci gerekiyor. Tilki bu süreci de seviyor ve doya doya yaşamak istiyor. ‘Her gün aynı saatte gel’ diyor “Küçük Prens’e. ‘Böylece bir saat öncesinde sevinmeye başlayabileyim’.”
Küçük Prens: Küçük sayfalara ebediyen kazınmış kısa metin
“Romanın piyasa şartları içerisinde yeniden üretilmesi ve alışveriş çarkına dahil edilmesi pek de şaşırtıcı değil. Aslında şaşırtıcı olan Küçük Prens’in şimdiye kadar bu çarkta çok güçlü bir yer edinememesi. Sanırım, özellikle uzun metraj bir animasyona uyarlanması sonrasında bu süreç Küçük Prens için de hızlandı. Dediğim gibi, bu kaçışı olmayan bir süreç. Aslında tek yönlü bakılmayınca bu tarz değerli eserlerin yaygınlık kazanması için olumlu bir etkisi bile olabilir. Yine de Küçük Prens, o küçük sayfalara ebediyen kazınmış kısa bir metindir, benim için. Onu oyuncak olarak ya da bir telefon kılıfında görmek benim için pek bir şey değiştirmiyor.” (ŞD/EKN)
Not: Bu Yazı bianet.org Sitesinde Yayınlanmaktadır.