Gül Derlemekten Elleri Yorulan Kadınlara Dair
Bu yazıdaki Ayşe, Mukaddes, Zehra, Pervin, Tülin ve Serpil adındaki kadınların hepsi dul. Onlar eşi ölmüş veya eşinden boşanmış ve sayıları her geçen gün artan kadınlar. Onların hayata tutunması zor; hele ki çocukları da varsa.
Ayşe: 1- “Kendimi serbest çalışan bir kadın mimar olarak çevreme, kanıtlamışken şimdi kızlık soyadımla yeniden tanımlamak durumunda kaldım. Gerçi oğlumun okulla ilgili, para-pul hariç belgelerinde, eski eşimin soyadını kullanıyorum ama. “
Ayşe: 2- “Yıllar önce boşanmamız gerekirken; göze alamadık ikimiz de. İşyerimdeki arkadaşım bir akşam bir lokantada kocamla karşılaşmış, yanında bir kadın varmış. Öğrenince ‘Hadi eyvallah arkadaşım’ dedim. Boşanmak istemedi: ‘Böyle yaşayıp gideriz. Sen biraz anlayışlı ol; yeter ki!’ dese de; anlayışsız(!) bir kadınla biri yazlık iki evi, arabayı ve bankadaki parayı paylaşmak durumunda kaldı. Her şeye rağmen dul olmak kolay bir şey değil…”
Ayşe: 3 – ” İsveç’te evlendim eşimle. Oğlum doğduğunda kültür ve yaş farkı kaynaklı sorunlarımız artınca boşandık. Mahkeme velayetini eşime verdi; bana da haftada bir gün görme hakkı. El kapılarında kalacak yerim olmadığından sığınma evine yerleştirildim. Yapamadım oralarda. Kaçıp geldim Türkiye’ye; annemin yanına. Trabzon’da ana-kız, iki dul kadın birlikte oturuyoruz. Oğlumu da, oraları da özlüyorum. ‘Keşke’lerim var tabii; olmaz olur mu?”
Ayşe: 4- “Öğrenci evliliğiydi. Bir yıl sürdü. Tembel ve annesine bağımlı bir adamdı. ‘Olmaz böyle; annen uzaktan kumandayla bu evi yönetemez’ dediğimde ‘Yönetir; o benim annem’ deyince, ‘O zaman ben karın olmayayım’” dedim ve boşandık. İnsanın 19 yaşındayken aldığı bir karar tüm hayatını bağlıyor. ‘Dul kadın’ olarak etiketleniverdim o yaşta.”
Ayşe: 5- “Boşanırken ‘seni üzmeyeceğiz’ diye söz verdik oğlumuza. Onu üzmeyeyim diye her şeyi içime atıyorum. Babası gelip alacağını söyleyip de gelmeyince ‘İşi çıkmıştır acil’ diyerek sakinleştirmek bana düşüyor. ‘Veli toplantısına ben giderim’ dedi; gitmedi. ‘Yılbaşında birlikte oluruz’ dedi; aramadı bile. İpiyle kuyuya inilmiyor ki… Bence Can babasının, kendinden daha çok çocuk olduğunun farkında. “
* * * * *
Mukaddes: 1- “Ben çocuklarımı bırakıp, terk ettim o insanı. Velayet eşimde. Babaanneleri bakıyor. Hafta sonları dersane çıkışı görüşüyoruz bir-iki saatliğine; çocuklarımla. Aldığım hediyelerle ilgilenmiyorlar bile. Onların hayatına dahil değilim. Onları terk ettiğim için beni suçluyorlar; biliyorum. Bilmedikleri şeyler var; şimdilik öğrenmelerine gerek olmayan. Ödediğim bedel ağır. Onları çok özlüyorum.”
Mukaddes: 2- “Boşanma sürecinde eşim ‘hayat bir kadına bırakılmayacak kadar ciddi bir mesele’ dediğinde; kahretmiştim kendime aylarca. Meğer doğruymuş söylediği, bir farkla: ‘hayat bir erkeğe bırakılamayacak kadar ciddi bir meseleymiş.”
Mukaddes: 3- “Kız çocuğu annesi bir kadının hayatına yeni bir adam alması çok zor.”
Mukaddes: 4- “Boşanmanın sonrası yaşananlar eşimle sağlıklı iletişim kurmamızı engelledi. İstemesek de; çocuklar ikimizin arasında kalabiliyor. Onların üzüldüğünü görmek beni daha çok üzüyor.”
Mukaddes: 5- “Boşandığım zaman ki ruh halim devam etseydi; durum vahimdi. Yaşasın anti-depresanlar. Yaşasın psiko-terapi.”
Mukaddes: 6- “İktidar yıpratıcı, muhalefet kazandırıcı. Baba uzakta ya; çok değerli… Anne ulaşılabilir ya; çok ucuz. Zabturapt altına almak için uğraştığım kızımla inanılmaz çelişkiler yaşıyoruz; kavga-kıyamet. Babası da evinde yeni eşiyle, yeni çocuğuyla oh keka…”
* * * * *
Tülin: 1- Flört ederek evlendik; annesi izin vermedi mutlu olmamıza. Babam ‘Güya tanıyordun Ali’nin ailesini…” dediğinde “Ben Ali’yi tanıyordum; annesini değil. Oğluyla değil, anasıyla evleneceğimi bilmiyordum” derdim hep. Evli kadın şapkamı giydikten üç ay sonra çıkarıp, dul kadın şapkamı taktım.”
Tülin: 2- “Önce kozmetik, sonra kültürel etkinlik, sonra giyim-ayakkabı harcamalarından vazgeçtim. Çocuklar da beni hayattan bezdirince, kendimden vazgeçmeye bile karar vermişken çıktı karşıma; ikinci eşim. Bazı şeyler kolaylaşırken, bazıları zorlaştı. Bakalım… Gittiği yere kadar.”
Tülin: 3- “Kotaramadık evliliği. Arada çocuk da olmayınca boşanmak kolay oldu. Yeni medeni durumum zorlayacak biraz. Toplumun tavrı rahatsız edici. Yeni bir mücadele başladı hayatımda.”
Tülin: 4- “Babası keyif çatarken, ben kızıyla cebelleşiyorum. Nasıl asi? Bana her daim: ‘Kabul etmeseydin boşanmayı! Süründüreydin!’ diyen kızım babasının yanında süt kuzusu… O adamdan nefret ediyorum ya… “
Tülin: 5- Boşanma sonrası çocukların hatırına görüşüyorum babalarıyla. Hiçbir şey eskisi gibi olmuyor; yapıştırılan kırık vazo örneği. Çocuklar tedirgin oluyor bir araya geldiğimizde.”
Tülin: 6- “Bayram tatilinde bizim bakanlığın misafirhanesine gittik; kızlarımla. Bana ve aileme indirim var. Görevli kızlarımdan tam para almağa kalkışınca itiraz ettim: “Onlar benim çocuğum. Niçin?” Cevap komikti; “Han’fendi; soy adlarınız tutmuyor.” Kızlarımın boyunlarını bükmelerini görmezden gelip ‘Tutmayacak tabii. Nüfus cüzdanlarının anne adı Sevim. Benim adım ne? Sevim. Benim cüzdanımda medeni hal hanesinde ne yazıyor? Boşanmış. Başka sorunuz var mı?” Bu anlamsız diyalog yine de gerdi beni.”
* * * * *
Zehra: 1- “Evli, iki çocuklu bir ev kadınıydım. Asker emeklisi babam ölünce; çevremdekilerin verdiği akla uyup, kağıt üzerinde boşandık. Devletin bütçesi sayesinde, aile bütçemiz düzeldi düzelmesine de; –başta kendime– dürüst olmamak rahatsız edici.”
Zehra: 2- “Çocuk, annenin olur hep; nedense. Tek başına yapıyoruz ya! An’anem ‘Anneleri yaşarken babalar çocuklarını tek gözüyle görür; anaları ölüp de yeniden evlenince öbür gözü de kör olur.’ derdi. Doğruymuş; boşanalı unuttu adam baba olduğunu. Tek yaptığı; hesabıma otomatik talimatla –komik miktardaki– nafaka göndermek. Görümcem boşandığında; yeğeni yoksunluk çekmesin diye hafta sonları gezdirirdi dayısı onu. Şanssızlık, benim çocuğumun dayısı da yok, teyzesi de, –galiba– babası da yok. Gereksinimlerini karşılasam da, gezdirip-tozdursam da; aklı babasında.”
Zehra:3- “Boşanma aşamasında eşim ‘ortak velayet alalım’ deyince ‘Gerek var mı? Ya sende, ya da ben de olsun’ dedim. Kabul etmedi; ortak velayet oldu. Sonra anladım nafaka vermemek için öyle yaptığını. Şimdi bize beş kuruş vermiyor. Yeniden mahkemelerle uğraşmak da istemiyorum; sömürülmek de. N’apcağımı bilmiyorum anlayacağın”
Zehra: 4- “Hırs yapıp ‘süründürücem’ dedim. 6 yıl sürdü boşanma davamız. Sevgilisi boşanma sonucunu beklemeyip, terk etti onu. Şimdi ‘gül gibi karımı bıraktığıma pişmanım’ diyormuş. Farklı nedenlerle ben de pişmanım. Niye, boşanmayı geciktirerek, kendimi hırpaladım’ diye? Niye onur sorunu yapıp ‘hiçbir şey istemiyorum senden’ dediğim için.”
Zehra: 5- “İnsan boşanınca, soyadından da boşanıyor ya. Beni o aşamada tek başına sürdüreceğim hayat değil, soyadı değişikliğinin getirdiği bürokratik işlemler -nüfus cüzdanı, kredi kartları, imza sirkülerleri, mal bildirimi, pasaport vb.- yordu. ‘Boşanma ilamı’nı yanından ayırmıyorsun. Hiç tanımadığım banka memuruna ilam’ı vermek, onun merakla okuduğunu görmek sinir bozucu. Saçma sapan yerlerde gereksiz insanlarla özel yaşamınızı paylaşmak hoş değil.”
Zehra:6- Çocuklu ve çocuksuz boşanma arasında fark var tabii. Benim hayatıma girdiği hızla; çıkıverdi eşim. Kız kardeşim o hayırsız eski kocasıyla muhatap olmak zorunda, çocuk yüzünden.”
* * * * *
Pervin: 1-“Eşim iş kazasında ölünce 13 yaşındaki kızımla baba evine gittim. Her konuda destek oluyorlar bana. Yine de zor işte; onların evinde, onların yaşamına uygun hareket etmek. Kızım isyanlarda… Elimden gelen bir şey yok.”
Pervin: 2- “Kalp krizi aldı benden onu. Ekonomik sıkıntım yok. Ailem her dem yanımda olsa da, sudan çıkmış balık gibiyim. İnsanın 15 yıllık alışkanlıklarından vazgeçmesi kolay değil. Her şeyi birlikte yapardık Nihat’la. Şimdi kuruyemişçiden kabak çekirdeği almak, faturalarla uğraşmak bile zul… Çamaşır makinesini ½ çalıştırıyorum. Öğünleri salata-kahvaltıyla geçiştiriyorum. O öleli hiç sinemaya gitmedim. Alışırım herhalde; yeni medeni durumuma”
Pervin: 3– “Profesyonel destekle kendime gelebildim. İnsanın eşini kaybetmesi acı bir şey. Dul kadın aklına hayale gelmeyecek şeylerle karşılaşıyor. Zor yani… “
Pervin: 4– “İki çocukla tek maaşla ve kirada yaşam sürdürmek kolay değil… Ekonomik sıkıntım olmasa bir sürü şey daha da kolaylaşacak elbette. “
Pervin: 5– “Canımı da, yüreğimi de yaktı eşimin ölümü… Kolay değil bu dönemde bir kadının 15 yaşında bir kız çocuğuyla yaşam mücadelesi vermesi. Yoruldum… Tükendiğimi hissediyorum bazen.”
Pervin: 6 “Erkenden genç yaşında gitti; kocam. Babasız çocuk büyütmek öyle zor ki… Hayat gailesi işte… Çocukları dimdik tutmaya çalışırken benim belim eğrildi.”
* * * * *
Serpil: 1 : “O erkekle hayatın paylaşılamayacağını anlayan kadın; ‘dul kadın’ olmayı tercih eder. Solo hayat güzeldir; çocuk yoksa. “
Serpil: 2- “Ne boşanmak kolay, ne evlilik… Bir yastıkta kocamak üzere evlendik, ‘küstüm’ yastıklarla başka evlerde kocamak üzere boşandık.”
* * * * *
Bu yazıdaki Ayşe, Mukaddes, Zehra, Pervin, Tülin ve Serpil adındaki kadınların hepsi dul. Onlar eşi ölmüş veya eşinden boşanmış ve sayıları her geçen gün artan kadınlar. Onların hayata tutunması zor; hele ki çocukları da varsa.
Ülkemizdeki Ayşe, Mukaddes, Zehra, Pervin, Tülin ve Serpil gibi, dünyada milyonlarca dul Aişe, Helga, Alyoşa, Raina, Eleni, İngrid, Renata, Laila, Fatima var; hayata tutunma mücadelesi veren ve sayıları her geçen gün artan.
* * * * *
2010 yılının son günlerinde Birleşmiş Milletler Genel Meclisi, dul kadınlara ve çocuklarına olan duyarlılığın arttırılması için 23 Haziran tarihini “Uluslararası Dul Kadınlar Günü” ilan etmiş; dullar birçok ülkede seslerini duyurabilsinler diye.
* * * * *
“Arif Damar, ‘Gitme Kal şiirinde “Yorgun eller gülleri derleyince / Ellerin sevincini aklına getir” der.
23 Haziran; elleri –artık– gül derlemekten yorulan kadınların, sevinçlerini aklına getirmelerine vesile olsun.
Bu yazı da erken bir “23 Haziran: Uluslararası Dul Kadınlar Günü” yazısı olsun. (ŞD/EÜ)
Not: Bu Yazı bianet.org Sitesinde Yayınlanmaktadır.