Gençlik & Yaşlılık-2
İnsan yaşlandıkça eskiye ve geriye rücu eder sanki sevgili arkadaşlarım.
Hep eski günlerin özlemini duyar. O günlerin hayaliyle avunur. Çünkü anı yaşamak çok da fazla huzur vermez ona.
Çocukluğunu ve gençliğini hatırlar durmadan. O günlere atıfta bulunur her sohbet ortamında.
Denir zaten bir sözde: “Gençler ümitleriyle, yaşlılar ise anılarıyla yaşarlar.”
Yani, Sidney Smith adlı bir bilim insanının dediği gibidir durum.
“Yaşlılığın en belirgin özelliği, şimdiki zamanın değil de hep geçmiş zamanın övülmesidir.”
Yaşlılık ne zaman başlar sizce?
Takvim ilerleyince mi? Gözler görmeyince ve kulaklar duymayınca mı?
Bunlara da evet ama, asıl yaşlılık alameti, hayallerin yerini, eski yaşananlar almışsa başlar öyle değil mi?
Şimdi hep durmadan yaşlılık falan deyip duruyoruz ya, yaşlanmak bedende olmamalı sevgili arkadaşlarım. İnsanın ruhu genç olmalı, yaşlansa bile.
Ünlü yazar Wolfgang Van Goethe de, yaşlı bir insanın gözünden bakar olaya ve der ki: “Ben sadece kalkıp oynayamayacak kadar yaşlıyım. Ama yaşam arzusu duyacak kadar da gencim…” Nokta.
Çok güzel… Bünyenin ve organların yaşlanması bizi üzmemeli. Varsın buruşsun ellerimiz ve yüzümüz. Yeter ki ruhumuz buruşmasın ve her daim genç kalsın.
Yaşama dört elle sarılmalı. Yürekte kin ve nefret gibi kötü duygular olmamalı.
Sevgiyle bakmalı bütün insanlara.
Sağlık korunmalı. Gücüne göre hareketli ve dinamik yaşamalı hep…
Okumalı her şeyi. Zihnini genç tutmalı. Genç arkadaşları olmalı bazen. Onların yaşam enerjilerinden faydalanmalı ve onlarla daha çok zaman geçirilmeli.
Müzik dinlemeli, bulmaca çözmeli ve yürüyüşler yapılmalı, hep gülümsemeli yaşama. Asık suratlı ve inat olunmamalı.
İşte bütün bu dediklerimizden sonra da, kimseye sıkıntı vermeyen ve az önceki sözlerimize değer veren, her genç-yaşlı insan, asla dostsuz kalmayacaktır sonucuna ulaşabiliriz. Burası kesin.
Bu arada şükür sahibi de olmalı insan.
Yüreğinde Allah sevgisini yaşatmalı.
Zira araştırmalar göstermiştir ki, gönlünde Allah sevgisi olan ve inanmış bir insanın yaşam çizgisi daha uzun olmakta.
Bol bol dua etmeli. İyilik etmeli ihtiyacı olanlara. Sevgiyle açmalı kollarını..
“Şu iki şey elden gitmeden değeri anlaşılmaz” demiştir, son İslam halifesi Hazreti Ali.” Bunlardan birincisi sağlık, diğeri de gençliktir” devam etmiş Hazreti Ali bir başka sözüyle, “Akıllı bir genç, cahil bir yaşlıdan daha hayırlıdır.”
Büyük şairlerimizden Faruk Nafiz Çamlıbel de yaşlı genç mevzusuna dâhil olmuştur bir kelamıyla: “Gençlik tutulmaz elle, Onu da geçirme boş emelle…”
Thomas Bekker der ki: “Yaş, aynı aşk gibidir. Başa geldi mi saklayamazsınız.”
Bazıları anlayamaz bunu. Ya da kabullenmek istemezler yaşlılığı.
Kendilerinin de bir gün yaşlanacağını hesap edemezler. Düşünemezler. Devran hep böyle dönecek zannederler. Ama değildir işte. Tek karşı koyulamayan ve geriye alınamayan yegâne şey, yaşlanmak ve yaş almaktır. Yaşayan her fani mutlaka zamanın birinde tanışacaktır onunla. Yani yaşlılıkla, ama sağlıklı yaşlılıkla… Kastım ve meramım budur…
Tabi, Allah hayırlı ömürler verirse.
Çünkü görülmekte ki, mutlak akıbet herkesin başında… On yaşında da, henüz yirmisinde de kaybedilen insanlar var maalesef. Rabbim korusun cümlemizi.
Yeter zki kimseyi incitmeden, kırmadan ve kul hakkına girmeden yaşamayı nasip etsin cümlemize. Gerisi gerçekten boş…
Mevzuya doğrudan atıfta bulunan bir kelam geldi şu an aklıma, paylaşmadan edemeyeceğim.
“Bir ezanla geldin, bir selayla da gideceksin. Neyin derdindesin insanoğlu.”
İşte her şeyin özeti ve sonucu bu maalesef… Keşke farkında olunabilse…
Yine de evlerden uzak, yani Kilis diliyle, “Allah yırak eylesin” demek isterim.
Bu manada dediklerimizi iyi anlamak ve hiçbir zaman unutmamak lazımdır.
Bütün yitirdiğimiz değerlerimize gani gani rahmetler diliyorum Allah’tan.
Evet, gençlik ve yaşlılık hadisesini ele almaya çalıştığımız bugünkü yazımızın da sonuna yaklaşıyoruz böylece. Az önceki sözlerimizi destekleyen güzel bir tespitle de noktayı koyalım artık…
“Sakın ola ki gençliğine güvenme. Bir bakıver çevrene, ölen hep ihtiyar mı?”
Bir başka konu veya konularda yeniden birlikte oluncaya kadar, her gününüz bir öncekinden daha mutlu ve daha umutlu olsun. Sevgiyle, saygıyla, sağlıkla, başarıyla ve güzelliklerle kalın her daim sevgili arkadaşlarım ve değerli dostlarım. Allah’a emanet olunuz.
Not: Bu Yazı kentgazetesi.biz Sitesinde Yayınlanmaktadır.