Dokunsan Kırılan Dokunmasan Kuruyan İnsanlar
Beli bükülmeden, gücü sıfırlanmadan, yüzü buruşmadan, dert çekmeden dünya değiştirmek isteyen Mehmet Amca’yı tuttuğu futbol takımını şampiyonluğa götüren maç sonrası kaybettiğimizde, yıllar önce terk ettiği evinin bahçesindeki ağaç ve çiçeklerini anlatan Remzi Baba’nın gözlerindeki kırağılaşmış yaşları gördüğümde, odasına her geleni “Yaşasın, tavuklu jambonlu özgürlük sandviçim geldi! Hadi verin” diye karşılayan Nuriye Teyze’yi izlerken, köy kökenli kadın yaşlının kent kökenli kadın arkadaşına “Ne kadar güzelsin! Yorgan gülü gibi” dediğini duyduğum anda renk değiştirdim.
Gazete okuyan Hasan Amca’ya “Ne var, ne yokmuş dünyada?” diye sorduğumda “Bilmem ki… Okuyorum güya. Ancak bir alt satıra indiğimde üst satırda ne yazıldığını unutuyorum, evlat” yanıtını aldığımda, erkek olmadığım ve genç olduğum için huzurevini yönetemeyeceğime inanan Mehmet Amca’nın ilettiği sorunları çözdüğümde “Başarıyorsun ama, yine de erkek olsaydın daha iyiydi” dediğini duyduğumda renk değiştirdim.
İlk kez gittiği bale gösterisinde kostümleri açık-saçık bulan yaşlı tarafından “Bizi günaha soktunuz” diye suçlandığımda, her sabah odasındaki dahili telefonla ‘Sevdim bir genç kadını’ ya da ‘Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim’ şarkılarıyla Doğaner Bey aniden dünya değiştirince toparlanmakta zorlanan Efsun Hanım omzuma yaslanıp ağladığında renk değiştirdim.
Odasının penceresinde kuşlara ekmek ikram eden Vedat Amca “Bu dünyada hiç değilse bir sürü kuşun açlıktan ölmesini engellemeye yarıyorum” dediğinde renk değiştirdim.
Bu kitapta yaşlılara değgin hepimizin yaşadığı ya da tanık olduğu hikayeler anlatılıyor. Kâh güldüren kâh hüzünlendiren hikayeler…