Doğuran mı, Büyüten mi?
Bir çocuğun biyolojik annesiyle evlat edinen aile arasında gidip gelişiyle ilgili kararı medyadan duydum. Doğuran mı yoksa büyüten midir anne? Çocuk hakları aktivisti ve avukat Türkay Asma Çelen cevapladı.
Gazetelerden okudum Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin kararını:
“Evlatlığın kendi ailesiyle soy bağı ilişkisi evlat edinmeyle ortadan kalkmaz. Ana-babasından ayrılmasına karar verilmiş çocuğun, kendi yüksek yararına aykırı olmadıkça ana-babasıyla düzenli biçimde kişisel ilişki kurma hakkı vardır. Ana-baba da çocuklarıyla düzenli şekilde kişisel ilişki kurma hakkına sahiptir. Küçüğün evlat edinilmiş olması, gerçek ana-babanın çocuklarıyla kişisel ilişkisini keser ise de; gerçek ailesi ile aralarındaki soy bağı gereği, bu hak ilanihaye ortadan kaldırmaz. Olağanüstü koşulların varlığı halinde ve küçüğün menfaatine uygun düştüğü ölçüde hakim kararıyla bu ilişki yeniden tesis edilebilir.”
Haber bana, yıllar önce Dostlar Tiyatro’sundan izlediğim Bertolt Brecht: Kafkas Tebeşir Dairesi’ndeki analık imtihanını hatırlattı. Oyunu izlerken doğuran değil, büyüten anneden yana olmuştum içimden. Sınırlı bilgiyle bu vakada da büyüten anne-babadan oldum hemence; anne-babalığın biyolojik yönünden çok, toplumsal ve duygusal yönünü önemsediğim için.
Haberin detaylarını araştırdığımda hak verdim kendime.
*****
Evlilik sorumluluğu alamayacak yaşta evleniyor N-M. Her ikisinin ailesi de bu ilişkiye müdahil. M., aynı evde yaşayan anne-babasının eşine uyguladığı şiddeti görmezden geliyor. N-M çifti eş olmakta zorlanırken, N. hamile kalıyor. Bebeğini doğurduğu hastaneyi ve doğum sürecine ilişkin bir şey hatırlamadığını söyleyen N.’nin bebeği prematüre ve kuvözde. Doktorların “sana ihtiyacı var bebeğin” demesine aldırmayıp, hastaneyi terk ederek, kendi ailesinin yanına dönüyor.
N.’yi “ilgisiz ve sorumsuz bir anne” olarak niteleyen M.’nin bebeğe bakamayacağı anlaşılınca dayısının aracılığıyla çocuğu olmayan bir aile, G-MS çifti bebeği alıyor. Ancak evlat edinme işlemleri yapılmak yerine, sanki kendi çocuklarıymışçasına nüfusa kaydettiriyor. Büyüyor bebek EA.
Eşi ve bebeğinden ayrı yaşayan N.’nin açtığı boşanma davasının karar duruşmasında tanıklardan biri “N. niye 40 günlükken bırakıp gittiği bebeğinden söz etmiyor?” diyor. Sonuçta N-M boşanıyor. G-MS çiftinin nüfusa kendi adına kaydettirdikleri bebeğe ilişkin usulsüz işlem iptal ediliyor. Çocuğun velayeti baba M.’ye veriliyor. Çocuk korunma altına alınarak yuvaya yerleştiriliyor. Bu arada N ve M. başkalarıyla gayri resmi evlilik yapıyor.
Çocuğun nüfus cüzdanı çıkıyor. N. çocuğu yuvadan alıyor. G-MS çiftinden N.’nin para aldığı dahil pek çok iddia var bu süreçte. Çocuk N. ile yaşıyor. Yasal işlemler sonucunda G-MS çifti; EA.’yı evlat ediniyor. Ama N. bu süreçte aileden çocuğu kaçırınca G-MS çifti çocuk kaçırma davası açıyor. Ceza almaktan korkan N.’den çocuk tedviren teslim alınıyor. G-MS çiftinin büyüttüğü çocuğunu arada bir görmek için N.’nin açtığı dava; aleyhine sonuçlanınca kararı temyiz ediyor.
*****
Özetlemekte bile zorlandığım ve birçok detayına yer vermediğim bu haberin alt metni çok daha karmaşık ve hüzünlü. En zor durumda olan ise hem paylaşılamayan hem de acı çektirilen EA., yani çocuk.
*****
Türkay Asma Çelen bir çocuk hakları aktivisti. Ama bu yazıya konuk olmasının nedeni: G-MS’nin çiftinin avukatlığını yapıyor olması.
Yargıtay'ın biyolojik anneden yana olan kararına ilişkin genel bir değerlendirme yapar mısınız?
Davalı N., evlat edinilen bebeğin öz annesi. Bebeğini daha 40 günlükken babasına bırakıp müşterek haneden ayrılmış. Baba da bebeği davacılara, müvekkillerim G-MS çiftine evlat edinmek üzere vermiş. Anne dört yıl süreyle çocuğunu hiç arayıp sormamış. Hatta kocasından boşanmak için açtığı dava esnasında bile bebeği olduğunu unutmuş, velayet talebi olmamış.
Anne N.’nin, müvekkillerimden tazminat, para vb. talebine ilişkin belgeler var elimizde. Biyolojik annenin güvenilir bir anne modeli oluşturmadığını düşünüyorum. Dava eski bir dava. Karar düzeltmeyi 2009 yılında istemiştik, karar yeni. Çocuk ailesiyle mutlu. Başarılı bir öğrenci. Mevcut düzeni bozulmamalı artık.
Yargıtay'ın kararını nasıl yorumluyorsunuz?
Bu kararda çocuğun yüksek yararı yok. Karşı çıkmamızın nedeni de bu. Yargıtay’a ilk başvurumuzda da söyledik bunu. Karar şaşırttı beni. AİHM’e kadar gitmekte kararlıyız. Yargıtay’ın dosyanın özüne inmesini bekledik; ama…
Özü neydi, sizce?
Bu dava özelinde biyolojik ebeveynin, ebeveynlik yetilerinin sorgulanması gerekir. Süreç içerisinde bu insanların olumlu ebeveynlik gelişimi yok. İstismar söz konusu. Biyolojik ailenin çocuk ile şahsi münasebet kurmasının çocuğa ne tür yarar sağlayacağına ilişkin bir saptama yok kararda. Yargıtay olası riskleri değerlendirmeye almamış.
*Aile Mahkemelerinde görev yapan sosyal hizmet uzmanı, pedagog, psikolog gibi meslek elemanlarının benzeri davalarda inceleme raporları hazırladığını biliyoruz. Bu dava(lar) için hazırlanan bir rapor var mı?
Elbette var. Evlat edinme davalarında hüküm kurmaya elverişli uzman raporları olmadan karar verilmez. Bu dava için pedagog, sosyal çalışmacı ve uzman psikolog tarafından hazırlanan bir inceleme raporunun sonuç bölümünde “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’de belirtilen çocuğun yüksek yararı çerçevesinde, EA’nın yaşadığı sorunlara daha fazla maruz kalmaması, psiko-sosyal ve eğitimsel gelişimi, bakımı, gözetimi ve korunması açısından G-MS çiftince evlat edinilmesi” hususu önerilerek hakimin takdirine bırakılıyor. Raporda tanımlanan biyolojik ebeveynin istismarcı özellikleri de tüm detaylarıyla yer alıyor.
* Bu davanın dışında kalarak yanıtlamanızı istiyorum: Doğuran mı büyüten midir anne?
Elbette büyüten. (ŞD/ÇT)
Not: Bu Yazı bianet.org Sitesinde Yayınlanmaktadır.