Kültür Sanat

CerModern’de Oyuncaklar, Alfabeler ve Eren Eyüboğlu Sergisi

CerModern’de Oyuncaklar, Alfabeler ve Eren Eyüboğlu Sergisi

CerModern’de Oyuncaklar, Alfabeler ve Eren Eyüboğlu Sergisi

Sonbahar Ankara’sının özel ve güzel bir gününde, bu kentin en sevdiğim mekanlarından biri olan CerModern’deki sergileri gezmek ruhuma iyi geldi; dahası yüreğime de dokundu.

Eren Eyüboğlu Yaşamı ve İşleri (Life and Works) Sergisi

“Ben var mıyım, yok muyum; şüphe ediyorum kendimden… Arada bir insanın içinde şüphe uyanıyor: Var mıyım yok muyum, neredeyim? Benim resmim geleceğe kalacak mı kalamayacak mı? Bilmiyorum? Bildiğim tek şey var, çalışmak, çabamı ölüm elimden fırçayı alıncaya dek sürdürmek.”  Eren Eyüboğlu

5 Ekim 2018’de açılan ve Küratörlüğünü Zihni Tümer’in üstlendiği “Eren Eyüboğlu Yaşamı ve İşleri Sergisi”nde sanatçının karakalem, suluboya, guaj boya ve seramik, çalışmaları ile özel fotoğraflarını ve eskizlerini görmek mümkün.

Sergi kataloğunda sanatçının bugüne kadar açılan en kapsamlı sergisi olduğu bilgisi mevcut. Sergiyi gezerken sanatçının sade ve çok renkli dünyasına girip, birlikte gölge ve ışıklarla oynamak, dahası 1930’ların Paris’inden 1980’lerin İstanbul’una seyahat etmek çok keyifliydi.

Sergi kataloğundan:

Romanya’nın Yaş kentinde başlayan, oradan Paris’e uzanan sanat eğitimi, Eren Eyüboğlu’nun 1931 yılında Şair ve Ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu ile karşılaşmasından sonra Türkiye’ye uzanmıştır. Eyüboğlu, yaşamı boyunca farklı teknikleri, farklı etkileri, birbirinden farklı formlara ve alanlara uygulayabilmiş bir sanatçıdır. Anadolu’nun pek çok yerini gezen ve resimlerinde yarı soyut dışavurumcu denebilecek bir doğa görüşüyle, Anadolu insanını ve geleneksel yaşama dair konuları işleyene Eyüboğlu, yapıtlarında folklorik özellikleri plastik değerlerle bütünleştirmiş, süslemecilikten kaçınmış, portre ve figürlerinde ışık-gölge dağılımını bu kaygı doğrultusunda düzenlemiştir.

 “Eren doğuştan ressamdır, ben sonradan olmayım.”

                                     Bedri Rahmi Eyüboğlu

                                 45 yıllık hayat ve sanat arkadaşı

“Yaşadım yaşayacağım kadar, çokça da resim yaptım” diyen sanatçının yaşamı ve işlerine dair bu sergiyi Ankaralılar 10 Mart 2019 tarihine kadar gezebilecek.

Düşler, Oyunlar ve Okumalar Sergisi

Atatürk Kültür ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Dil Kurumu,  Kültür ve Turizm Bakanlığı,  Çocuk Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi, Milli Kütüphane, Kültürel Araştırma Vakfı ile Cin Ali Vakfı işbirliğiyle açılan, “İlk Okuma Kitapları” ve “Oyuncaklar” olmak üzere iki ayrı düzenlemeyi içeren Düşler, Oyunlar ve Okumalar Sergisini, yüzüme yerleşen karanfilli bir gülümsemeyle gezdim.

İlk Okuma Kitapları

Yaklaşık 20 metre boyunda, iki metre eninde bir camekan içine özenle yerleştirilmiş “elifba, alfabe, abece” ağırlıklı bir seçkiyi, rehber eşliğinde gezerken, kuşaklar boyu okuma-yazmanın öğretilme şekline ilişkin -çok da- yüzeysel olmayan bilgi edinmek güzeldi.

Okumak: Bir yazıyı meydana getiren harf ve işaretleri çözümlemek ve seslendirmek. (TDK Türkçe Sözlük)

Okumayı sökmek: Harfleri tanımak, yan yana gelişlerindeki gizemi çözmek.

Okumak: Belli bir disiplinin/mesleğin bilgi birikimine ve yetkinliğine erişmek amacıyla sistemli bir eğitim-öğretimden geçmek. İlk basamağı yazıyı sökmek, yani okuyup yazabilmek. Bu aşamanın çabuk geçilebilmesi için her dem yeni yollar, yollar gündeme gelmekte.

Birçok sebeple çok sayıda farklı harf dizgesi kullanıldığından, okuma yazmayı sökmek için başvurulan yöntemlere göre hazırlanan “elifba, alfabe, abece”lerde görmek mümkün oldu.

Üç farklı türdeki “elifba, alfabe, abece” adları

(Her bir türün önüne getirilen açıklayıcı ifade/sıfat çeşitliliği)

Müretteb, musavver, tertib-i mükemmel, mükemmel, tecrübeli usul-i savtiyye ve ameliyye üzere, nevusul, yeni usul, yeni, en yeni, kelime usulü, ile, tedrici kelime usulü ile, güzel, sinemalı, milli, kıraatli, renkli, resimli, çok resimli, sevimli, süslü, oyunlu, öz Türk dili ile yeni Türk harfleri ile, Cumhuriyet mekteplerine, Cumhuriyet çocukları için, hiç bilmeyenlere, canlı, kedili, fişli, kılavuzlu, izahlı, kolay, halk için, halk dersaneleri için, harfli, karma harfli, uygulanmış, yetkin, özlenen okuma yazma öğreten, çabuk öğreten, en kısa sürede öğreten, kolay öğreten, bilmeceli, bilmeceli bulmacalı, boyamalı, testli, modern…

Sergi kataloğunda, okuma yazma öğretiminde başlangıçta kişisel deneyimlerin, günümüze doğru ise yol ve yöntemler öne çıktığından ve oyun kavramının okuma yazma öğretiminin oyunla birlikte kullanıldığı, ayrıca serginin alfabeler, okuma yazma kılavuzları ve okuma yazmayı geliştirici kitaplarla sınırlandığı vurgulanıyor.

Sergi kapsamında çıkartılan kitap kataloğu meraklısına arşiv niteliğinde.

Oyuncak: Antik çağ dahil her dönemde çocuğun gereksinimi

Fransa- Sophie la Girafe: Zürafa Sofi

Bir oyuncak üreticisinin kauçuktan tasarladığı ve her birini tek tek elle boyadığı için farklı benekleri olan Sofi adlı zürafa; sadece Fransa’da değil tüm Avrupa ülkelerinde her yeni doğan bebeğe alınan geleneksel bir hediye.  Zürafa Sofi’nin satış oranı ile yıllık doğum oranlarının birbirine denk geldiği söyleniyor.

Serginin “Dünyanın geleneksel oyuncakları” bölümünde Afganistan, Peru gibi ülkelerden toprak düdükler, Almanya’da, Erzgebirge’de Noel için üretilen ahşap oyuncaklar, Çin dominosu (mah jong), Türkmenistan’ın kabak bebeği, Kırgızistan’ın keçe oyuncakları, Rusya’nın matriyoşkalarını (ek bilgi: Bu geleneksel oyuncak Japonya’da adak olarak tapınaklara bırakılır ve adayan kişiye sağlık ve mutluluk getireceğine inanılırmış. Sonradan Rusya’ya geçmiş.), İsveç’in dalarna atı, Danimarka’nın gururu lego, ABD’nin ayı Tedi’si, örgü toplar, dünyanın farklı yörelerinde farklı ad, malzeme ve şekilde  –örn: Moğolistan’da toynaklı hayvanların bacağındaki bir kemikten-  yapılan örneği aşık ile örgü toplar vardı. Üretildiği kültüre ait unsurları taşıyan yerel oyuncaklar tekrarlanarak gelenekselleşir.

Guatemala: dert kovan bebekler

“Guatemala dağlarında kaybolmuş belli köylerde,  anonim eller dert kovan bebekler yaparlar. Bunlar endişelere karşı kutsal bir çaredir; endişelilerin endişesini giderir ve onları uykusuzluk belasından kurtarır. Dert kovan bebekler hiçbir şey söylemezler, onlar iyileştirirler. Yastığın altında kıvrılıp yatarak, insanın uykusunu kaçıran dertleri ve tasaları, kuşkuları ve borçları, sıkıntıları dinler ve onları sihirli bir biçimde uzaklara çok uzaklara, hiç bir gecenin düşman olmadığı gizli bir yere götürürler. “

Oyuncak tarihinden kısa kısa

1940’lı yıllar… Ülkemizde oyuncak sektöründe etkin olan azınlıklar, 1942 yılında çıkarılan Varlık Vergisi Kanunu ile varlıklarını satmak zorunda kalınca oyuncak piyasası el değiştirir ve Gürel, Çevik, Alasya, Altın gibi yerli firmalar çıkar ortaya. İlkin yabancı taklidi olarak sonradan özgün olarak tenekeden kayık, araba, helikopter, ufo, borazan, fırıldak, motosikletler üretirler. (1980’lerde sağlığa zararlı diye teneke oyuncak üretilmez oldu.)

2. Dünya Savaşı (1939-1945) yıllarında yokluğun tetiklediği yaratıcılıkla tel arabalar,  çamur bilyeler,  gazete kağıdı toplar üretiliyor.

Ve sonrası naylon…  Oyuncak sektörü, naylon malzemeye çok çabuk uyum sağladı.

Zengin ya da yoksul, her çocuğun bir tahta atı olmuştur, mutlaka.

“Ah kardeşim,

uçurtma uçurdum at üstünde.

Uçurtmanın kuyruğuna takıldı

atımın yelesi,

Uçurtmamın yelesi,

Gün doğusundan esti.”

Ülkü Tamer / At

1990’lı yıllar… Oyuncak malzemelerinin çeşitlendiği, barbi  bebek, lego, atari, tamagotchi, tabu ve scrabble gibi ithal oyuncakların arttığı, yeni oyun ve Play Station gibi  oyun konsollarının  çıktığı yıllar.

Meydan oyuncakları: Kasaba ve kentlerde, bayramlarda ve panayır zamanında meydanlara kurulan uçan sandalyeler, dönme dolap ve salıncak gibi özel -ve dev-   oyuncaklar her yaştan insanı cezbeder.

Eyüp oyuncakları: Eyüp Sultan, çocukları çok sevdiği için, ziyaret için türbesine getirilen sünnet çocuklarına buradaki oyuncakçılardan hediye oyuncak alınırmış. Eyüp semtinin oyuncakçılarıyla ünlü olması eskilere dayalı. Evliya Çelebi, seyahatnamesine  17. Yüzyılda, burada 100 dükkan ve 105 nefer olduğunu yazmış.

Fırdöndüler, jiroskoplar, rüzgar gülleri, kaynana zırıltıları…

Üflemeli, halkalı, bilezikli topaçlar…

Dönüyoruz hem de her gün. Hatta her an evrende ve içimizde dönüyoruz.

Evvel zamandan sonsuza dek mevsimler, dünya, at,  yıldızlar dönüyor

Dünya ve topacın hareket biçimi aynı; sonlu bir sonsuzluk döndüğü sürece oyun devam eder.

Sergi çok keyifliydi; üstelik bilgilendirici de. Fakat sergi alanında, tahta tornetle gezen çocukları kıskandığımı itiraf etmeliyim. Bir de acilen –nasıl olur bilemesem de- Guatemala dolaylarından “dert kovan” bebek sahibi olmam gerekiyor.

Önemli not: Düşler, Oyunlar ve Okumalar Sergisi 31 Ekim 2018’e dek açık.

Eren Eyübğlu Sergisi 10 Mart 2019’a dek açık.

(ŞD/BK)

Not: Bu Yazı bianet.org Sitesinde Yayınlanmaktadır.

Listeye geri dön

Bir cevap yazın