Burçin Orhon'a Açık Mektup
Sevgili Burçin;
Sanal âlemde okuduğum “Buzdolabına koyacağım sütü banyoya götürüp bırakınca doktora gitmeye karar verdim” başlıklı haberi okuyunca sana yazmak istedim, hemence. Hiç tanımadığınız birinden, üstelik ‘sen’ diye hitap eden birinden –açık- mektup alma konusunda ne düşüneceğini bilemesem de yazmak istedim.
Alzheimer (ALZ.) tanısı aldığını, hastalığın ilk evresinde olduğunu, hastalığın getirilerini kabullenmekte zorlandığını, akıl sağlığını yitirip eşine, çocuklarına ve annene yük olacağın endişesi taşıdığını, seninle ilgili olarak eşin Süheyl’in (Uygur) kaygılandığını, üç kızının üzüldüğünü, ileride daha büyük problemler yaşayacağını bildiğini okuyunca; biraz dağınık olacaksa da yazmak, bir şeyler söylemek istedim sana.
Sevgili Burçin; ALZ. gerçeğiyle yüzleşmek kolay değil! Bu nedenle seni anlamak mümkün. “Daha 52 yaşındayım ben”, diye isyan etmekte haklısın. 50’li yaşlar; gençlik döneminin yaşlılığı; yaşlılığın ise gençlik yıllarına tekabül ediyor. Ama ‘Niye ben?’, “Ahh, keşke’ diyerek, isyan ederek zaman harcarız sadece. Bu aşamada hastalığı –hemen- kabul etmek gerekiyor; zaman israfı yapmadan.
ALZ’ye teslim olmak aklından bile geçmesin, bence. Geçmişte yaşadıklarını düşünüp hatırlayarak kendini üzmemelisin diye düşünüyorum. Şimdi geleceği planlamak gerekiyor. Ve üstelik (u)mutsuz olmaktan da vazgeçmek gerekiyor. Ama dört evresi olan bu hastalığın tanısının ilk evrede konması ve akabinde tedavisine başlanması çok önemli.
Sevgili Burçin; İnsanın hayatın içinde –hele ki ALZ. gibi kronik hastalık durumlarında- ‘sosyal sermaye’si olmalı derim, yeri geldiğinde, laf arasında. Ve yine ne güzel ki diyeceğim; sosyal sermaye açısından çok zenginsin; annen, eşin ve çocukların var. Onlarla birlikte ve dayanışma içinde olmak; yaşanması olası tüm güçlükleri –kolayca- bertaraf etmenizi sağlayacak, emin olun.
Eşine, çocuklarına ve annene ‘yük’ olduğuna dair kaygılarını savuruver omzundan arkaya. Hele hele iş bu yazıya konu olan haberde ifade ettiğin şeyleri ne aklından geçir ne de bir kez daha dile getir, bence. Her hastalık gibi kendine özgü zorlukları olan ALZ. hastalığı ile başetmenin mümkün olduğunu aklından çıkarma hiç, lütfen.
Sevgili Burçin; ALZ. hastalarının sayısı –yaşlı nüfus artışına paralel– giderek artıyor, maalesef. Bu hastalığı –asıl- zor kılan ne, biliyor musun? Toplumun bilinç düzeyinin düşük olması ve ALZ. hastalığına ilişkin farkındalık yaratıcı, bilinç arttırıcı çalışmaların –çok- yetersiz olması. Bilmediğimiz ‘şey’ler ürkütür bizi. Hakkında sınırlı bilgimiz olan ‘şey’lerden korkarız. O ‘şey’ hakkında bilgimiz arttıkça, korkumuz da azalır; öyle değil mi?
ALZ. hastası olan kişinin, yakını ALZ. hastası olanların, çevresinde ALZ. hastası olanların ve tüm toplumun korkusunun azalmasına paralel bilincinin artması işte bu noktada çok önemli. Çünkü ALZ. hastalarının bakıma, anlaşılmaya ve desteğe ihtiyacı var. ALZ. hastasına bakım verenlerin ve yakınlarının hastalık hakkında profesyonellerce eğitilmesine ihtiyaç var.
Dahası ALZ. hastalarına bakım verenler ile yakınlarının çok yönlü hizmetlerle desteklenmesine ihtiyaç var. Ve bu anlamda kamusal ve sivil düzeyde her kişi ve kuruma düşen vazife var.
Sevgili Burçin; öncelikle tıbba inan, tıbba güven lütfen! Hastalığının ilk evresindesin, yani başlangıcındasın. Var olan hücrelerin zarar görmemesi için bir an önce tedaviye başlaman çok önemli. Lütfen ihmal etme ve gecikme!
Sevgili Burçin; sana uygulanacak tedavinin etkililiğine de –mutlak- inanmalısın ki yarar göresin.İyi olacağına da inanmalısın ki; hastalığa ilişkin yeni tedaviler gündeme geldiğinde, o tedavilere cevap verecek durumda olasın.
Sevgili Burçin; hayatı ve etrafındakileri sevmeye devam et. Etrafındakilerden de sevgi almaya devam et; daha çok sevgi talep et hatta. Ailenin senin durumunu net olarak anlaması ve kabullenmesinin çok önemli olduğunu da bilvesile söylemeliyim.
Sevgili Burçin; bu sıkıntıyı başka insanlara yardım ederek atlatman da mümkün biliyor musun? Nasıl yani, diye soru dolu –o güzelim gözlerinle- bana bakıyorsun gibi geldi bir an. Evet; bu sıkıntıyı başka insanlara yardım ederek atlatman –ya da hafifletmen– mümkün!
Hani “Damdan düşen adam ‘Bir tane damdan düşen adam getirin; beni en iyi o anlar’ demiş ya!” Türkiye Alzheimer Derneği ve şubeleri bu bağlamda ‘damdan düşenler’in adresi. Mesela; sana en yakın –ya da istediğin- bir Alzheimer Derneği şubesine gidin. Oradaki gönüllülere “Siz dernek olarak bana ve aileme ne tür yardım ya da destek verebilirsiniz“ diye sorun. İnanıyorum süreç içerisinde çok güzel ve anlamlı ve çok yönlü hizmetleriyle yanıt verip, destekleyeceklerdir seni ve aileni.
Ha, dernek yetkililerine –kanımca- bir de şu soruyu da sormalısın: “Ben, Burçin Orhon Uygur olarak; sizin için, derneğiniz için, benim gibi ALZ. hastası olanlar için ne yapabilirim?” Dernektekiler –mutlak– sizden, sizin yapabileceğiniz şeyler için destek talep edecektir. Kimbilir belki bir eğitim kampanyası, belki bir yardım kampanyası, belki bir kamu spotu filmi, belki de ALZ. hastaları için bakımevi/yaşlı yaşam merkezi yapılması ya da belirlenen bir amaç/hedef için kampanya açılması gibi. Diğer gönüllülerle el ele vererek yapılabilecek sair etkinlikler de olabilir elbette.
Sevgili Burçin; inan olsun bu sıkıntıyı başka insanlara yardım ederek atlatman –ya da hafifletmen- mümkün!
Sevgili Burçin; acılar paylaşıldıkça azalır, denir ya! Paylaşmak iyi gelecek sana ve sevdiklerine. Ve sakın teslim olma; yürü üzerine üzerine Alzheimer’in, lütfen!
Sevgiyle gözlerinden öpüyorum seni. Sevdiklerine de selamlarımı ilet lütfen! (ŞD/YY)
Not: Bu Yazı bianet.org Sitesinde Yayınlanmaktadır.