``Bu Yazı, İşyerindeki Psiko-Terör Kurbanlarına İthafımdır``
Kurban 1– D.A. 25 yıllık öğretim görevlisi bir profesör. Dekanından gördüğü (odadan kovulma, asistanlarına kadro verilmemesi, odasını değiştirilmesi vb.) baskı sonucu, kişilik haklarına saldırıldığı, küçük düşürüldüğü, itibarının zedelendiği gerekçesiyle dava açmış.
Kurban 2-T.Y. Kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşunda çalışıyor. İşçi statüsünde mühendis. İşverenin uyguladığı (dışlanma, sürekli yazılı savunma istenmesi, ceza verilmesi, zamansız izne çıkartmak istenmesi, ‘yetersizsin’ denilmesi) baskı ile kişilik haklarına saldırıldığı gerekçesiyle dava açmış.
Kurban 3- Özel bir kuruluşta işçi olarak çalışan ve şefinden gördüğü psikolojik baskı (hakaret, tehdit vb) sonucu işyerinde çalışamayacak hale gelince savcılığa suç duyurusunda bulunup kıdem tazminatının ödenmesi koşuluyla çıkışını istemiş. İşveren istifa ettiği için kıdem tazminatı ödemediği gibi işbaşı yapmasına da izin vermeyince, sözleşmesinin haksız feshedildiği gerekçesiyle dava açmış.
Kurban 4– Ş.T. 25 yıllık memur. Daire Başkanlığından alınıp önce müşavirlik, sonra başuzmanlık kadrosuna atanmış. İdari yargıya açtığı davayı kazanıp da yoğun baskı ve yıldırmaya maruz kalınca kendisine majör depresyon, eşi ve oğluna depresyon teşhisi konmuş. Kendisine psikolojik baskı yapıldığı ve istifaya zorlandığı gerekçesiyle dava açmış.
Kurban 5- M.E, ilaç mümessili olarak çalıştığı ve psikolojik taciz gördüğü firmadaki işine haksız olarak son verildiği gerekçesiyle dava açmış.
Kurban 6- A.H.K. 10 yıldır işçi olarak çalıştığı kamu kuruluşundan, hasta kızının tedavi süresince kullandığı yasal izin ve raporların performansını düşürdüğü gerekçesiyle çıkartılınca dava açmış. (**)
Kurban sayısı da zorba sayısı da altı değil elbette. Belki 6 bin, belki 66 bin, belki 666 bin. Ama belli ki; çoğu ne kurban ne de zorba olduğunun farkında, adı konmadığı için.
Kurban(lar) kim? Her çalışan – aslında bir şekilde– mobbing kurbanı olabilir.
Zorba(lar) kim? Her yönetici –aslında bir şekilde– mobbing zorbası olabilir. Bir çok çalışan da –aslında bir şekilde– diğer bir çalışanın mobbing zorbası olabilir.
Her işyeri –aslında bir şekilde – mobbing mekanı olabilir.
Peki mobbing ne?
İki kelimeyle, işyerinde psiko-terör.
Üç kelimeyle, işyerinde psikolojik şiddet.
Altı kelimeyle, işyerindeki zorbanın, kurbana psikolojik şiddet uygulaması.
Kurban ve mobbing
Mobbing kurbanı sıkça sorar kendine –ve bazen de zorbasına– ; “Ben kimim?/ Ben neyim?” diye.
“Az mıyım, çok muyum? Var mıyım, yok muyum? Ben neyim? Masal mıyım, gerçek miyim? Kaç mıyım, göç müyüm? Hiç miyim, suç muyum? Ben kimim? İbret miyim, cinnet miyim? Hiçlikler içinde kanayan yürek, yokluklar içinde savaşan beden, boşluklar içinde karışan zihin… Güçlükler içinde değil miyim? Yoksa… yoksa… Her ihanete akıl erdiren, her cehalete kılıf uyduran, her esarete fiyat biçtiren sen değil de ben miyim? (…) Ses miyim, sus muyum? Sis miyim, pus muyum? Ben neyim? Deha mıyım, heba mıyım? Ak mıyım pak mıyım? Al mıyım, sat mıyım? Ben kimim? Yarar mıyım, ziyan mıyım? Yalanlar içinde doğruyu bulan, cayanlar içinde sözünde duran, satanlar içinde ayak direyen… Yananlar içinde değil miyim? Her adalete duvar ördüren, Her cesarete kilit vurduran, her asalete boyun eğdiren, sen değil de ben miyim? (***1)”
Kurban yanıt verir kendine yüksek sesle. Ve bazen de zorbasına iletir yanıtlarını alçak sesle ya da küçük harflerle.
“Azım. Varım. Gerçeğim. Kaçıp, göçmeyeceğim. Ne hiçim, ne de suç. İbretliğim. Yüreğim kanasa da, bedenim savaşmaktan yorgun düşse de, boşluklar içinde zihnim karışsa da, güçlükler içinde olsam da ihanetleri kabullenmeyeceğim, cehalet ve esareti de. Sesim var, susmayacağım. Deha değilim ama, heba da ettirmeyeceğim kendimi. Akım, pakım. Satılık değilim. Yararlıyım. Yalanım yok, doğruyum. Sözünde duranım. Satın alınanlara, almak isteyenlere ayak direyenim. Ve yananım. Adaletten, cesaretten, asaletten yanayım.” (***2)
Kurban bunları der bir yandan ama diğer yandan da sıkılmaya, panik atak geçirmeğe başlar ya da depresyona girer. Yarım baş ağrısı çeker, başı döner, gözleri kararır, dikkatini toplayamaz ya da uykusuzluk çeker. Eklemleri tutulur, kasları ağrır, kalbi hızlı ve düzensiz çarpar, elleri titrer, bedeni terler midesi ağrır, bağışıklık sistemi çöktüğünden sıkça hastalanır ya da nefes bile alamaz hale gelir, -pek- kabullenmese de.
Kurban “Geçimsizim bugünlerde, kimsesizim bu yerlerde, değersizim bu ellerde, çaresizim doğduğum yerde… Gölgesizim her gün her yerde.(***1) ” nakaratını söylemeye başlar, avazı çıkana kadar. Ve işte tam bu aşamada bir şekilde tüm iç hukuk yollarını tüketmiş olan kurban bu kez -cesareti varsa eğer- dış hukuk yoluna başvurur.
Zorba ve mobbing
Mobbing zorbası nadiren bile sormaz kendine; “Ben kimim? / Ben neyim?” diye. Ama kurbanına sürekli yüksek sesle “Çoksun. Yoksun. Masal olmalısın. Kaçıp göçmelisin. Cinnetsin. Hiçsin. Kanattığımsın. Savaşansın. Zihin karıştıransın. İhanetime/cehaletime akıl erdirensin. Sus-pus olmalısın. Dehasın ama, heba olmalısın. Doğrusun, sözünde duransın, ayak direyensin o yüzden yanmalısın. Adaletten, cesaretten, asaletten yana değilim. Seni geçimsiz, kimsesiz, değersiz, gölgesiz kılarım, her gün bu işyerinde.(***2)” demeyi sürdürür.
Zorba, kurbanın kendini ifade etmesini ve çalışma arkadaşlarıyla iletişimini engellemeyi, hatalarını abartmayı, doğrularını yok saymayı, sözel şiddet uygulamayı, üst mercilere yakınmalarını aktarmasını engellemeyi ihmal etmez. Ve işte tam bu aşamada tüm iç hukuk yollarını tıkadığı halde, kurbanın dış hukuk yoluna başvurduğunu öğrenince avaz avaz bağırmaya başlar: “Seni kimsesiz, değersiz, gölgesiz kılarım, bu işyerinde.(***2).”
Zorba, nihai hedefine yani kurbanı istifaya zorlamak, başka bir iş yerinde çalışmasını sağlamak için bu arada yatay zorbalardan -kurbanın iş arkadaşları- da destek alır.
Zorba destekçisi zorbalar ve mobbing
Aslında yetersiz, yeteneksiz olduğu halde güçlü olduğunu sanan -aslında küçük de olan- yöneticiye (zorbaya) ve sakat yönetim anlayışına (zorbalığa) teslim olan diğer çalışanlar; kendileri gibi teslim olmayanlara (kurban/kurbanlara) açılan savaşa sessiz kalarak mobbingi -yatay mobbingle- desteklediklerinin, eşitlerine zorbalık yaptıklarının farkına bile varmazlar, çoğu kez.
Bu zorba destekçisi -yatay- zorbalar; sürekli ve sık sık haksız yere suçlanan ve taciz edilen, kişilik haklarına saldırılan, mesleki yeterliliği tartışılan, imaj ve statü kaybına uğrayan, meslek ahlakı sorgulanan kısacası psiko-teröre maruz kalan eşit konumdaki arkadaşlarının bu olumsuz, yıldırıcı, kötü niyetli ve kontrol edici iletişimle ve kontrollü gerilimle kronik kaygı ve endişe içinde olmasına, ruh ve beden sağlığının zarar görmesine aldırmazlar.
Sorgu-sual, etik, hak-mevzuat-teamül ve hizmet kaygısı olmayan zorbaya kurban ettikleri arkadaşlarının kendisine tebaa zihniyetiyle tap(ıl)masını isteyen zorbaya karşı mücadele etmesini de anlayamazlar daha doğrusu anlamak istemezler.
Kendini ikna edemediği için alıp başını gidemeyen ya da zorbasını varlığıyla rahatsız etmeyi sürdürmek istediği için alıp başını gitmeyen kurbanı asıl, yetenek ve donanımımından yararlanılmamasının değil, işyeri değerlerinin yok olmasının, yardımlaşma, paylaşma, işbirliği gibi güzelliklerin bitmesinin, mesai arkadaşlarındaki –olumsuz– değişimi gözlemenin yorup yaraladığının ayrımına varmazlar.
İlahi yetkileri olduğunu sanan yönetici(leri)nin içlerinden birine sürekli saldırması, baskı uygulaması, adaletsiz davranması, onu kuşatması ve yıpratmasını mazur görürler, kendilerine yapılmadığı sürece. Önemli olan günü kazasız-belasız kurtarmaktır onlar için.
Zorba(lar), kurban ve mobbingin nihai aşaması
Zorba-kurban ilişkisi, dış hukuk yolları devreye girince şekil değiştirir. Artık kurban sadece zorbayla değil, örgütle karşı karşıyadır. Hukuksal süreç devam ederken veya tali süreçler başlatılarak kurbanın istifası, yer değiştirme isteminde bulunması, gıyabında yerinin değiştirilmesi ya da emekli edilmesi/olması yolu denenir.
Mobbing süreci artık zorba açısından tamamlanmıştır, kurban açısından değil.
O süreçte benliği ile kendine olan saygısını koruya(bile)n, işyerini psikolojik savaş alanına çeviren bir yöneticiyle çalışmaktan kurtulan kurban için aldığı yaraların onarımı için zamana ihtiyacı vardır.
Yazının sonuna geldiğimizden, yazının başlangıcında yer verdiğimiz 1-2-3-4-5-6 nolu kurbanları ve bilmediğimiz diğerlerini kutlamam gerekiyor gönülden ve 6 ayrı nedenle.
- Yaş-ırk-cinsiyet-din-uyruk-hastalık-meslek ya da bir başka nedenle nedenle işyerinde psikolojik şiddete –bir şekilde– karşı durdukları için.
- Zorba(lara)ya –bir şekilde– hayır dedikleri için.
- Zorba(lara)ya –hemen yenilip– istifa etmedikleri, yer değiştirme isteminde bulunmadıkları, yer değiştirme önerilerini kabul etmedikleri ya da emekli olmadıkları için.
- Çevresindekilerin ‘Boş ver uğraşıp da, kendini yorma. Çek git.’ demesine kulak asmayıp, “Oyun bitince şah da, piyon da aynı kutuya girer.” özdeyişine inanarak hareket ettiği için.
- İş Kanunu’nunda yeri olmayan –keşke olsa-, henüz yasalaşmayan ve ivedilikle yasalaşmasını dilediğimiz Borçlar Kanunu Tasarı’sında yer verilen mobbingin hukuk içine çekilmesi sürecine katkı verdikleri ve gelecekte daha fazla sayıda ve kolayca dava açılmasına ve dolayısıyla açılan tazminat davalarından daha çabuk sonuç alınmasına dolaylı katkı verdikleri çin.
- Açtıkları davalarla mobbingin hukuk dışı bir uygulama olduğunu vurguladıkları, aslında hep var olan bu konuyu gündeme getirdikleri, aslında iş yaşamında hep var olan ama adı pek zikredilmeyen psikolojik şiddet kavramıyla çalışanları yüzleştirdiği ve ilgili bilim insanlarını konuya ilişkin çalışma yapmaya özendirdikleri ve diğer kurbanları dava açmak için yüreklendirdikleri için.
(*)Şadiye Dönümcü. sosyal hizmet uzmanı. [email protected]
(**) Davaların bir kısmi kurban lehine sonuçlanmış, bir kısmında da süreç devam ediyor. Bu kurbanlar medyaya yansıyanlar arasından benim ya da benim ulaşabildiklerim.
(***)-(1) Ben Kimim Söz-Müzik: Candan Erçetin. Düzenleme: Alper Erinç
İlgilisine Not: Gölgesizler filmi final müziği.
(2) Esinlenilme.
(****) Bu yazıda eski bir yazımdan da yararlandım.
Not: Bu Yazı bianet.org Sitesinde Yayınlanmaktadır.