Kendi İstediğin Şekilde Kendin Ol, Artık 

   En büyük hatam mı? Kendimi yok saymam. Annem, kardeşlerim halam ve daha sonra da -neredeyse sadece- eşim için yaşadım hep. Onlar içim her şeyi yaptım. Kendim için hiçbir şey. Sen içinden şarkı söyler misin hiç durmaksızın. Ben söylerim yemek yerken, yürürken, konuşurken hatta kavga ederken bile. Bir gün sabahtan akşama hep...

Okumaya devam et

Çocuklar İşte, Anne-Babalar Kreşte!

    “Torun çocuğum Selva gibi, büyükbaba Latif de kreşe gidiyor. Hey gidi dünya; hey!", “Biliyorsun ki gündüzleri senin yalnız olmadığını bilmek bizi, çocuklarını rahatlatıyor. Sağ olsun akşamları da Gülfidan Hanım var. “   “Anne, lütfen biraz çabuk ol, işe geç kalacağım. Neden daha önce girmedin tuvalete? Biliyorsun ki, servis beklemiyor.” “N’apayım kızım. Tuvalete...

Okumaya devam et

Bu Mevsimin Ankara’sına Mültefitim

   Ankara denizi olmayan bir kent ya. Burada yaşayanların güneş-kum-denizden mürekkep tatil özlemi hiç bitmez. (...) Bedeli kredi kartlarının limite dayanması olsa da tatil güzeldir. Ama tatilcilerin boşalttığı Ankara daha da güzeldir. İlkbahar, yazpınar, sonbahar, kışpınar... Baharlı, pınarlı mevsimlerin her birinin taşkalası, keyfi, güzelliği, güneşi kendine özgü. Her yörenin, her kentin baharlı, pınarlı mevsimleri...

Okumaya devam et

Evlat Edinmek ve Evlat Edinilmeyi Taşımak…

 Anne-babanız ayrılınca sizi yuvaya yerleştiriyor. Üç yaşında evlat ediniliyorsunuz. 20 yaşında gerçeği öğreniyorsunuz. Biyolojik anne-babanızı buluyorsunuz, sizinle görüşmek istemiyorlar, onlara dava açıyorsunuz. Siz olsanız ne yapardınız? On bir aylık bebeksiniz. Adınız da Damla. Anne-babanız ayrılmaya karar verince sizi Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na (SHÇEK) bağlı bir çocuk yuvasına yerleştiriyorlar. Üç yaşındayken...

Okumaya devam et

Şeker Kokulu Arkadaşım:Şensu

Bu hafta sizi Şensu'yla tanıştıracağım. Benim şeker kokulu arkadaşım, şeker kokulu çocuklardan sadece biri. Her bir şeker kokulu çocuk ta diğerlerinden farklı. Çocuklar şeker yemeli ve şeker kokmalı. Şeker kokulu çocukların bayramı çok olmalı. Okul öncesi yaşlarda sadece Nisan'ın 23. gününde insana neşe dolabileceği, bir tek o gün neşeli olunabileceği öğretilmişti...

Okumaya devam et

Halka Tatlısı

Dudaklarımda yandan karanfilli bir gülüşle yolda yürürken "Bu gün her şey ama her şey olabilirdi. Ancak hiç bir şey o halka tatlısı kadar, o tatlıcı kadar beni mutlu edemezdi" diye düşünüyorum içimden, cebimde yol parası bile yokken. Dairede bütün gün "akşama ne yapsam?" diye düşünmüştüm. Sinemaya gitmek, Mine'ye uğrayıp da laflamak, Mülkiyeliler Lokali'ne...

Okumaya devam et

Hayatının Yönünü Değiştirmek İsteyen Adam

 Artık yaşlanıyorum. Mutsuzum. Yalnızım. Ve yaşamımda öncelikli olanlarla sonralıklı olanların yer değiştirdiğini, yıllarca kendime bile sırt çevirdiğimi, her yaşın getirilerinin değerlendirilmesi gerektiğini yeni anladım. Bu hafta "Kendine Alışık, Kendiyle Barışık Bir Adam" yazım bianet'te yayımlandıktan sonra aldığım bir e-postayı kısaltarak, gönderenin izniyle ancak adını kendime saklayarak sizinle paylaşmak istedim. "Merhaba, Nette gezinirken okuduğum 'Kendine Alışık,...

Okumaya devam et

Ananem: Muadili Olmayan Kadın

  Hafta sonu onu görmeğe gittim içim acıdı. O yürüdüğünde ses getiren Mürüvvet Hanım, şimdi öne eğik bir tuhaf yürüyor. O muadili olmadığına inandığım an'anemin artık bir çocuk olduğuna, üstelik küçülen ve gerileyen bir çocuk olduğuna inanamıyorum. Yetmişli yılların Alaşehir'inde 24 yıl aynı yorganı paylaştığı kocasını kaybedince eli, cebi ve yüreği boşalan...

Okumaya devam et

“Uykularda İplerine Dokunduğum Çocuk”

     Duygularını ifade etmesine zemin hazırladım. Ben de onunla dertleştim. Her pazartesi akşam yemeğinde "sevimli ikili" toplantıları yaparak haftayı değerlendirdik. Birlikte yazdığımız "sevimli ikili yemini"ni tekrarladık. Olmadı, yapamadık, yürütemedik evliliğimizi. İflah olmayacak bir ilişki için çok fazla emek harcamadığımı da itiraf etmeliyim. Evimizde her şeyin tadı ve bereketi kaçtığından, sekiz yaşındaki oğlumuz da,...

Okumaya devam et

Sacayağı

Sacayağı ilişkimizi tüm Foça biliyor... Pazarcı köylü kadınlar bile... Ne demişti Fatma Ana: 'Karını nasıl alıyon koynuna, eski herifinin yanında'... Kadına 'Sana ne' bile diyememiştim... Hiç değilse yüzüme demişti, ardımdan değil..." "Ben kararımı verdim: bakımevine gideceğim." dediğinde Metin, hava bir anda ayaza durdu. Sedat, İlknur'un gözlerini yakalayabilseydi "Ne oluyor? Benim bilmediğim ne var?" diye soracaktı....

Okumaya devam et