AİLE İÇİ ŞİDDET: KURBANLAR- FAİLLER-TANIKLAR
Onlar kadınlar, çocuklar, erkekler, kurban, fail, tanık ve kurban, bir tanık ve kurban ve fail olarak şiddete nasıl maruz kaldıklarını, nasıl şiddet uyguladıklarını, gözleri önünde yaşanan şiddetten nasıl etkilendiklerini, ne hissettiklerini anlatıyorlar.
25.Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslar Arası Mücadele ve Dayanışma Günü’nde aile içi-dışı her türlü şiddetsiz bir dünya dileğiyle…
Bir kurban
İki çocuklu, çalışan, iki kocayla evli bir kadınım. Birinci kocam Oltan; her kadının özleyeceği, sevebileceği, birlikte ‘biz’ olmaktan keyif alacağı birisi.
O, iyi oğul+ damat+ yönetici+ eğitim gönüllüsü+ arkadaş+ baba+ okur+ koca şapkalarını çok iyi taşıyor. Evlendiğim sevecen+ zarif+ duyarlı+ paylaşımcı+ dayanışmacı+ hoşgörülü+ özgürlükçü+ dinleyici+ eli açık+ yüreği zengin+ yumuşak bir insan olan Oltan şimdilerde çok sık uzun süreyle bilmediğim diyarlara gidiyor.
Yokken yerine vekalet eden Oltan; kaba+ hoyrat+ +umarsız+ sorumsuz+ öfkeli+ sirke suratlı+kırıcı başı+ yok edici+ acıtıcı ve de kanatıcı.
Söyledikleri ise: ‘İskeletor’, “Darphane sahibiyle mi evlendin!”, “Ailenin açlıktan nefesinin koktuğu günleri unuttun, “Sen kadın mısın?”, “Milletin ne karıları var!”, “Anneliği bile beceremiyorsun!”, “Sen ne anlarsın”, “O (bilmez/ yapamaz/ anlamaz/ beceremez!)…
İki Oltan sıkça yer değiştirdiğinden, asil/ vekil kocayı karıştırır oldum. Beni sevmediğine inansam, çekip gideceğim! Beni sözleriyle, gözleriyle döven Oltan’dan korkuyorum. Gece uykularım bitti.
Yaşamımı denetleyemiyorum sanki. Kızımın Anadolu Lisesi’ne girememesinin bedelini sırtıma yediğim tekmelerle ödedim. Dayak atmak isteyen bir adamla beraber olmak, kendimi yapayalnız ve değersiz hissetmek fena bir duygu.
İşimi zorlaştıran Oltan’ın aslında kötü bir adam olmaması. Ve… her geçen gün ona daha fazla bağlandığımı hissetmek beni deli ediyor.
Bir fail
Uzun flört yıllarından sonra evlendik. Eşimi çok seviyorum. Kaybetmek istemiyorum. Denetleyemez de, kapsama alanımın dışına çıkarsa Sühendan’ı başkalarına kaptırırım korkusu beni deli ediyor. Onsuz bir dünyada, onun benim olmadığı bir dünyada yaşayamam.
Kendime de ona de dünyayı daralttım bu yüzden. “Kıskanç koca karısını seven kocadır.” diyen ailesi kızlarını desteklemedi.
Kimseden yardım alamayınca, meydan bana kaldı. Çocuklarımdan önce Sühendan gelir. Bu duygumu bilmese de…
“Anneye vu-ma! Ba-biş, a-cığ so-na” diyen ufak kızım Hümeyra’nın gözlerine uzun süre bakamamıştım utancımdan. Annelerini ben değil çocuklarım koruyordu. Benimle evli olduğu için utanç duyduğunu söylediği gün, sabaha kadar içtim.
Utanç veren bir koca… Eşimin canını her yakışımdan sonra pişman oluyor “bu son” diyorum, olmuyor. Duygularımı, davranışlarımı kontrol edemiyorum. Kendime kızıyorum.
Arkadaşım Hamdi beni zorla psikiyatriste götürdü. Bir terapi programına dahil oldum. Değişeceğim, değişmeliyim. Zira elimden kaçmak üzere olan eşimi, çocuklarımın annesini kaybetmek istemiyorum.
Bir tanık (ve kurban)
Babamdan ve tüm erkeklerden nefret ediyorum. Erkekler tarafından aşağılanmamak, hakaret duymamak,dayak-tekme-tokat- tükürüğe maruz kalmak istemediğim için karşı cinsle arkadaş bile olamıyorum.
Bir kurban
Eşimle İnternet’te tanışarak, iki yıl önce evlendik. Aynı işyerinde çalışan, kendi yağıyla kavrulan yaşı otuzlarda bir çiftiz. Eşim çocuk istiyor. Eşimin iki teyzesi ve bir kuzeni şizofren. Korkuyorum. Ve baba olmamak için korunuyorum.
Ailelerimizin torun bekliyor. Her erkek gibi tohumlarımı saçmak, üremek istiyorum ama… Potansiyel şizofren bir çocuk dünyaya getirmeye aracılık yapmak istemiyorum.
Eşim “Babalığa hazır değilim!” mazeretimi kabullenmeyip, “Bebek büyütecek olanaklara sahibiz.” deyip ardından “Sen beni artık sevmiyorsun?” ya da “Yaşamında biri var!” türü paranoyalarını sıralıyor.
Bazen işi iyice ilerletip erkekliğimden şüphelendiğini, ablam gibi kısır olduğumu, babalık yükünü taşıyamayacağımı söylüyor. Bıktım aşağılamalarından, alaylarından.
Gerçeği açıklarsam beraberliğimiz bitecek. Onu seviyorum. Dırdırından bıktım. Evimden soğudum. Alkolle samimiyetimin arttı. Kendimi tanıyamıyorum: nasıl bu kadar sakin olabiliyorum diye.
Bir tanık ( ve kurban ve fail)
Çocukken babam annemi, annem bizi döverdi. Üniversite öğrencisiyken sevgilimin -sonra nişanlım oldu- dayaktan beter hakaretlerine, tehditlerine maruz kaldım.
Ailem etnik köken farklılığı nedeniyle nişanlımdan ayırttı. Zorla evlendirildiğim ama özünde iyi bir insan olan eşim, anasına söz geçirebilse ve onun üzerime gelmesini engelleyebilse…
Şimdi anneyim. Altı yaşındaki oğlumu dövdükten sonra “Anne acımadı: ağlama” deyişi beni kahrediyor.
Bir kurban
Üç yıldır yeni bir babam var. Eski babam çabucak öldü. Annemle Muhsin Baba yeni evlendi. Anneleriyle yaşayan Muhsin Baba’nın kızları benden büyük. Bazen görüşüyoruz. Kızlara eşofman aldığından kendisini kıskandığımı anlayan annem “Onlara iyi davranmalıyım! Yoksa Muhsin de sana iyi davranmaz!” demişti.
Annem, Muhsin’in beni sevmediğinin, bana çirkin baktığının, çizgi film izlettirmediğinin, markette sepete koyduklarımı kasada bıraktırdığının farkında değil! Annemi bana bırakmıyor hiç. Odama gelen annemi hemen dışarıya çağırıyor.
Sıkça “Sen sus bakalım, Önder Efendi! ” diyor. Basketbol kursuna yollamadı. Çok sık karnım ağrıyor. Öğretmenimin anneme “Evde bir sorun mu var?” demesi sinirlenip bana “Neler anlatıyorsun okulda?” diye bağırdı.
Geceleri yatağımı ıslatıyorum. Muhsin Baba’m annemi terk etmesin! Annem beni terk etmesin! Bir daha babasız kalmak istemiyorum. Susuyorum.
Bir fail
Her an uyanık olmak zorundayım. Eşimi boş bırakmamalıyım.
Bir kurban
Albay emeklisi eşimi kaybedince oğlum Muhittin “Seni yalnız bırakamam o koca şehirde!” deyip, evimi kapattırdı. Oğlum banka müdürü. Gelin yeni emekli. Torunlar evli. Kızım Ağrı’da. Ne kadar zor -oğlun bile olsa- birinin evinde yaşamak.
Gelinim oğlumun yanında bir melek. Yalnızken… Oğluma söylemiyorum yaptıklarını. Tuzsuz ekmek yemem suç. Sağlık ocağında ilaçlarımı yazdırmayı geciktiriyor. Konuklarıyla oturmamı istemiyor. Telefondaki arkadaşlarına gözümün içine bakarak ‘benden bıktığını, eşinden korktuğu için sustuğunu’ söylüyor.
Çamaşırlarımı zamanında yıkamıyor. Yenilerini almamı engelliyor. Annelerinden etkilenen torunlarımın davranışları bile değişti. Bazen hak veriyorum geline: yaşlıya katlanmak zor.
Oğlum “Size yakın, giriş katında bir ev tutalım. Bakıcı tutalım.” önerimi dinlemedi bile. Elden ayaktan düşmedim ama, bir evi de çekip-çeviremem.
Ev giderlerine katkı olsun diye emekli maaşımın yarısını gelinime veriyorum. Oğlum miktarı bilmez. Gelin bu parayı güzellik kremlerine yatırdıkça, içi sanki daha bir çirkinleşiyor.”
``Bir tanık ( ve kurban)
Bizim evimizde babam güçlü, annem güçsüzdü. Güçlü, güçsüzü dövme hakkını kullanırdı. Babam ‘Mendebur karı’ dediği, köle/ hizmetçi muamelesi çektiği anneme ağladığında “Baban seni özlemiştir!” diye tehdit ederdi.
Çorap bile almak istemezdi ona. Her an evde tantana çıkartabilir, her an terlikleri havada gezebilirdi. Annem onunla göz göze gelmemeğe çalışırdı. Bize annemi kötüler, korktuğumuzdan cevap veremezdik. Babamın işiyle, yatırımlarıyla ilgili konuşmazdı.
Dedemden anneme gelen icra gelirine “senedim var” diyerek el koyardı. Annem karşı çıkacak olsa tehdit ederdi: “Şimdi kaldırma beni yerimden!”
Çocukluğumda “duyguları ifade etmenin zayıflık olduğunu, kimseye güvenmemek gerektiğini, duygulanmamayı, şiddet hakkında konuşulmaması gerektiğini, ana-babaların gerektiğinde çocukları dövebileceğini, kocaların eşlerini dövebileceğini, şiddetle her şeyin elde edilebileceğini” öğrendim.
Babamın alkolle birlikte sürekli ve giderek artan şiddetine annem katlanamaz olmuştu. “Sabır” diyor, ısrarlarımıza karşın boşanmıyordu.
Askere gideceğim günlerdi. Ve nihayet babama göründüm /görünebildim. Yap(tık-acak)larının bedelini ödemek zorunda olduğunu anladı. Ya ben ve kardeşlerimin ödediği bedel…
Bir fail
Biz aynı çatı altında yaşadık sadece: aile olamadık. Annemle babam yönetti beni, bizi. Eşimle oynamalarına aracılık ettim. Müdahil olmalarına izin verdim. Koca olamadım. Evimiz; düzen, sevgi, mutluluk, güven ve rahatlama yeri olamadı.
Birbirimize bağlanamadık. Eşimi hiç anla(ya)madım, dinlemedim, tehdit ettim, aldattım. Düşünceleriyle alay ettim. Annesinin çocuğu olan kızım, beni banka veznedarı olarak görüyordu.
Oturduğumuz evi, kullandığı arabayı satarken bile sormadım eşime. Kararlarımı annem-babamla aldım, eşim-kızım uyguladı. Duygularımı bilmezdi. Çok az konuşurdum.
Cümlelerim de “annem/babam diyor ki:” ile başlardı. Katıydım. Sadece ağlardı ve bu beni çıldırtırdı. Nadiren “Bir gün yanında olmayacağım.Ve ‘o’ gün, her geçen gün daha bir yaklaşıyor.” derdi. Ben korku yaratarak, onu kendime bağladığımı düşünüyordum. Çözdüğümü eşim ve kızım beni terk edince anladım.
Bir tanık
Kahvaltıya domates getirmeyen annemi, babam dövdü. Annem, babamı boşadı. Babam benden boşanmadı. Sen de diyorsun ki: “Bizim evde kahvaltıyı babam hazırlar. Domatesi de o getirir.” Eeeee, senin annen-baban boşanmaz o zaman.
Evet, yeniden şiddetsiz bir dünya dilekleriyle…
Not: Bu Yazı bianet.org Sitesinde Yayınlanmaktadır.