``Hiç Kimse İlkin Kendisine Alışık Değil``
Yaşadığım kentte değil, seyahat amacıyla geldiğim İzmir’de, kızımın yanında geçiyor korona günlerim. Yıllık iznim, 65 yaşıma 4 kala bir yaşta olsam da, kronik hastalıklarım nedeniyle idari izne dönüştü. 16 günde rutin oluştu, her güne yeni etkinlikler ekleyerek. Belirsizlikten muzdaribim herkes gibi elbette ama kızım sayesinde -ev içi- hayatım, çok kolay ve konforlu. “İyi ki … diyorum ondan aldığım sosyal ve psikolojik destekle.
Örgü materyallerim de sağlanınca rengarenk iplerle ördüğüm ‘Korona battaniyem’i bitirdim, şimdi ‘Korona bolerosu’ örüyorum. Elimdeki kitabı bitiremiyorum, – dilerim geçicidir- dikkatim dağınık.
Bolca dizi ve film izliyorum, konser kayıtlarını dinliyorum. Bu gün akşam yönetmenliğini Melek Ulagay Taylan’ın yaptığı Dr. Gül Pulhan ve Dr. Stuart Blaylock ile ekiplerinin Batman Gre Amer Höyüğünde sürdürdükleri arkeolojik kazıların hikayesini anlatıldığı “KATMAN” belgeseli izleyeceğiz, kızımla. Sanal alemde “evde yaşam ipuçları”na dair -sürekli güncellenen- çok güzel önerilerin yer aldığı listelerdeki etkinliklerle, ne denli süreceği bilenemeyen Korona günlerini anlamlandırmak güzel oluyor
Artık günde 10 bin adım atamıyorum, ama her zamankinden biraz daha fazla ve uzun olan telefon konuşmalarımı yürüyerek ve saçma sapan hareketlerle yaparak artı fiziksel aktiviteye dönüştürüyorum. 3 gündür kızımla yüksek sesli müzikle yarım saat kadar dans ediyoruz ve bu bize çok iyi geliyor.
Dün evimizin –kendiliğinden biten fesleğenle dolu– minnacık bahçesini düzenledik, becerebildiğimiz kadarıyla. Çiçek tohumu getirecek yarın bir arkadaşımız. Sosyal medyayla ilişkim olabildiğince sınırlı. Artık emanet bir bilgisayarım da var. “Yaşlıyım Haklıyım” web sitesi için yapılan medya takip raporlarını inceleyebiliyor, siteyi güncelleyebiliyorum aldığım teknik destekle.
Bu sabah yakın gözlüğüm kırılınca, mecburcu oldum dışarı çıkmaya. Şimdi yeni gözlüğümle bilgisayarımın başına oturdum bir şeyler yazmaya. Hiç de kendimden söz etmeye niyetim yokken, dökülüverdi klavyeden yukardaki satırlar, affoluna efenim.
” Aralarından geçiyorum Kendimi kime anlatacağım, şaşırdım Özdemir Asaf
| |
Az önce bitirdim ulusal basın ve internet medyada yaşlılığa ilişkin 6 anahtar kelimeyle yapılan tarama raporunu.
Getirilen yasakla evde yaşamlarını sürdüren 65 yaş üzeri yaşlıların gereksinimlerine ilişkin kamusal ve yerel kurum ve kuruluşların hızlıca örgütlendiğini, gönüllü kişi ve kuruluşların anlamlı destek çalışmalar yaptığını, gereksinimleri karşılandıkça ve güven sağlanınca yaşlıların ‘feveran’ının –göreli– azaldığını söylemek mümkün.
Medyadaki yaşlılığa ve yaşlılara dair söylemin epeyce düzeldi. Mesela “Söz Dinlemeyip Bankta Oturan Yaşlılara Sulu İkaz” gibi başlıklı haberler yerini “Yaşlılara Nezaketle ‘Evde Kal’ Dediler” gibi başlıklı haberlere bıraktı. Gaziantep’te polislerin oyalanmaları için evlerindeki yaşlılara Mangala ( ‘pıc’ ya da ‘ altı ev’ de denilen) oyunu paketi hediye ettiklerine ilişkin haber çok hoştu. Haberlerin ötesinde çok iyi yazılar da okudum; özelikle yaşlılara ilişkin ayrımcılığa dikk at çeken.
Büyük illerde her yaştaki vatandaş için açılan telefonla psikolojik destek merkezlerinin kullanabilecek durumdaki yaşlıların da işine yarayacağı kesin. Evde olmanın getirisi stresle baş etme yol ve yöntemlerine dair epeyce habere de rastladım. Yine sokakta el arabası ya da motorlu araçlarla sebze satışının yapılmasından yaşlıların –geçmiş günlere özlemle ve– gereksinimlerini karşılayabilmekten mutlu olduğuna dair haber hoştu.
Kırsalda, köylerde yaşamını sürdüren yaşlılarla gençlerin dayanışmasına ilişkin bir-iki habere rastladım.
Sosyal medyadaki paylaşımlarda yaşlıları aşağılayan, küçümseyen söylemler yerini şirin olanlara bıraktı gibi.
* * *
İstemimizin dışında olsa da, kaygılı olsak da, rutinimizin tepe taklak olup yeni rutin oluşturduğumuz şu günlerde sağlığımızın yerinde olması öncelik ve temel gereksinimlerimizi giderebilecek kadar gelirle birlikte. Sevdiklerimizin iyi olduğunu bilmek iyi geliyor insana. Büyüklerimizin işi artı zor. Yaşamdan beklentilerimizi sadeleştirdik, hayallerimizi erteledik bir süreliğine hepimiz. Yaşlılığının gençlik döneminde biri olarak; yaşlılığının orta yaş ve ileri dönemindekiler için yapılan/ yapılacak her şey mutlu ediyor beni.
Sevgili okur; kafamın dağınıklığı yazıya da yansıdı. Sağlık, iyilik hali demek. Ruhsal iyilik de fiziksel sağlık kadar önemli ve bu iyilik halinde de temas çok önemli. Sevdiklerimizle –aynı mekanda olsak bile– fiziki temas kuramadığımız Korona günlerinde hiç değilse telefonla temas kurmak güzel geliyor insana. Arayanlarınız çok olsun, elbette aradıklarınız da.
Zorunlu olarak fiziki anlamda koruduğumuz sosyal mesafeyi sosyal iletişim alanında arttırmamız gerektiği bu günlerde; bolca uyumayı ve hareket etmeyi, az ama anlamlı yemeyi, zaman bulamadığımız için yapamadıklarınıza zaman ayırmayı, müzik dinlemeyi, az ama öz haber dinlemeyi, sosyal medyada kısa süreli oyalanmayı, sıkça evinizin pencerelerini açmayı, çokça sıvı almayı, ellerimizi ve solunum sistemimizi mahveden kimyasalları makul düzeyde kullanmayı, ev içindeki iletişimde olduklarımızla tartışmadan kaçınarak iletişim kalitesini yükseltmeyi, evinizdeki –ve yüreğinizdeki- fazlalıkları ve gereksizleri atarak gönencinizi yenilemeyi, size iyi gelen neyse -onları yapmayı hatırlatırsam haddimi aşmış olur muyum?
* * *
Yazının biteceği yok, kafamın dağınıklığının da. Birazdan İstanbul’da olan ve bugün 4 yaşına giren torun Atlas’ın doğum günü partisine katılacağım; sanal olarak. Ve ona yağmur nedeniyle bahçeyi dolduran salyangozlardan birini ve bir dal fesleğen hediye edeceğim sanal olarak.
İlhan İrem’in bestelediği Özdemir Asaf şiirindeki gibi ilkin kendimize alışkın olmadığımızın ve ilkin kendimizle barışık olmadığımızın ayrımına vardığımız korona günleri, ilkin kendimize ve ardından çevremizdekilere alışmamıza ve ilkin kendimizle ve ardından çevremizdekilerle barışmamıza vesile olsun diyorum. Sağlıcakla..