“Hadi Çiçekler Oyuna Gelmeyin; Güzel Bir Baharı Özledim”
“Yeni bir yıl, yaşlıları hala sevmiyorum. Yürütecin peşinden ayaklarını sürüyerek yürüyüşleri, yersiz sabırsızlıkları, bitmeyen şikayetleri, çayın yanında yedikleri kurabiyeleri, inleyip sızlanmaları.Ben mi? Ben kendim 83 yaşındayım” satırlarıyla ve 1 Ocak 2013 Salı tarihiyle başlıyor “83 ¼ Yaşındaki Hendrik Groen’un Gizli Güncesi”.
Yazmanın hoş, iyileştirici etkisini 50 yıl geç hissetmek
“83 ¼ Yaşındaki Hendrik Groen’un Gizli Güncesi” adlı (Çev: Erhan Gürer Can Yayınları. Temmuz 2018) kitabın yazarı Hendrik Groen.
Yazar adının takma olduğu, gerçek kimliğinin bilinmediği (Hollandalı bir ihtiyar/ bir yazar/ bir şovmen mi?), yazılanların tümünün yalan olmadığını ama her şeyin de gerçek olmadığını, Hendrik’in Hollandaca ‘dürüstlük abidesi’ anlamına geldiğini öğreniyoruz, ‘sunu’dan.
Amsterdam’da bir huzurevinde kalan Hendrikus Gerardus Groen’un bir yıl süreyle yaşama bakışı
Günce/kitap çok sade ve akıcı. Kahramanlar/yazılanlar –uzun yıllar yaşlılık alanında çalışmanın getirisi bir bakışla– gerçekçi. Hollanda ve Türkiye arasındaki kültür kaynaklı farklılıkları haricinde, yaşlanmanın, yaşlığın ve huzurevi yaşlısı olmanın özelliklerini, 83’lük Groen’un muzur, doğrucu, cesur, esprili, gerçek (miş gibi) ve “ne şiş yansın, ne kebap” üslubuyla okuyor, öğreniyor ve –kaçınılmaz- yaşlılığa dair düşünüyoruz. Groen’un, -kendi deyimi ile- mezarlığı boylayana dek kalacağı huzurevine gelmeden önceki yaşamına dair öğrendiklerimiz sınırlı.
Yaşlanınca dünya küçülüyor, cenazelere dayanılmıyor
Çok sevdiği evinde, huzur içinde yaşlanıp ölmeyi planlayan Groen, 3 yıl önce bir sosyal hizmet uzmanı tarafından –zorunlu- huzurevine yerleştiriliyor. 4 yaşındaki – yaşasaydı 56 şimdi 56 yaşında olacak- kızları boğulduktan sonra eşi manik depresif hastası oluyor.
Tam 40 yıldır, kolayca girdiği ancak çok zor çıkabildiği depresyonlarının sonuncusunda evi yakınca, ‘tımarhane’ye hapsediliyor. Yılda iki kez ziyaret ettiği eşi, onun tanımasa da, ellerini okşuyor. Huzurevindeki ilk 2 yılı için “dayanılmaz” diyor. Eefje, Graeme, Grietje, Edward, Antoine, Rita ve illa ki Evert hayatına girince bir süre daha hayatta kalması gerektiğini düşünüyor.
Huzurevindeki hareket alanı yarı yolda soluklanma koşuluyla 500 metre yürüyüp geri dönmekle sınırlı. Hastalık listesi: alt ıslatma, bacak ağrısı, baş dönmesi, yumru, egzama, yüksek tansiyon. Utandığından külotlarındaki sarı lekeleri ön yıkama yaparak çamaşırhaneye veriyor, pantolonunda ıslaklık olmaması için alt bezi kullanıyor.
Yaşlanınca, çocuklar anne babaları azarlıyor
Buradaki insanların inlemelerinden nefret eden, kahve içerken barsak yakınmalarını dinlemek istemeyen Groen, “hayatı kendime nasıl zehir ederim” amentüsündeki insanları anlamakta zorlanıyor. Buradakilerin aile fertlerine getirilen ayda en az 4 saat onlarla ilgilenme mecburiyetine ilişkin düşüncesi: “Tanrı aile fertlerinizin zorunlu sohbetlerinden ve ısrarcı ilgilerinden sizi korusun.”
Daha fazla ağrı ve ıstırap çekmek istemeyen yani yaşamak istemeyen insanların hayatlarına insancıl şekilde son verme, ‘ötenazi’ yani, hakkının savunucusu olan Groen, yatağa bağımlı olanların da insan onuruna yaraşır bakım hakkı olduğunu düşünüyor.
Groen’un Huzurevindeki günlük yaşamı
Yatağından 8.30 gibi yatağından kalkan, markete gidip ekmek ve gazetesini alan Groen, kahvaltı sonrası odasında gazete okuyup, bir saat günlük yazıyor. Aşağıya inip kahve ve puro içtikten sonra, 11.30’daki öksürük nöbeti geçirip yürüyüşe çıkıyor. Dönüşte Evert’e uğruyor, yolda da Eefje ile karşılaşmayı umuyor. Saat 13’de öğle yemeğini yedikten sonra odasında kitap-dergi okuyup Evert’e uğruyor. Sonra akşam yemeği, sonra kahve, sonra yatak.
Groen’un yeni bahar hedefi: hoşuna gideni yap
Hollanda’da 70(+) yaştakilerin doktor destekli ölümüne izin verilmesinin tartışıldığı günlerde, huzurevi doktorundan ötenazi hapı hakkında bilgi isteyince, ziyaretine(!) gelen sosyal hizmet uzmanına kısa vadede intihar planı olmadığı garantisi veriyor. Huzurevi aylık ücretini karşılayamayan anne-babaları için ‘ebeveyn nafakası’ ödeyenlerin şanssız olduğunu düşünüyor: hem ebeveyn hem de çocukları için nafaka ödeme durumuna düşebiliyorlar diye.
Groen, demansa yakalanınca her şeyi unutup kendinizi –bile- tanımadığınızda kapalı tımarhane zamanının geldiğini, 21 Eylül Dünya Alzheimer Gününün haftanın hangi günü olduğunu bilemeyenlere, yani hedef kitlesine hitap etmediğini düşünüyor.
Yaşlandığında onarılmak istersen birikim yap
Yaşlıların kafasında saç çıkacağına burun ve kulaklarınızda kıllar çıktığını, alttaki musluğun ha bire damlattığını, yakınmanın bir vakit geçirme yöntem olduğunu, hastalıkların da tek konuşma konusu olduğunu, yaşlılık günlerinin tadının her zaman çıkarılamadığını, doktor-hastane dışında yapacakları iş olmadığını, kadın yaşlıların süslenip püslenerek kendilerini -hala bir miktar- çekici bulduklarını, çok az güldüklerini, yaşlanan insanın kendini tanıma yetisinin zayıfladığını, hayat anlamsızlaşınca bir kurabiye-bir fincan çayın bile hedef olduğunu not etmiş güncesine Groen.
Günbatımı Huzurevindeki yaşama dair notlar:** Burada yaşam ”her defasında” ya da “hiç bir zaman”dan oluşur. Yemek bir gün “hiçbir zaman vaktinde gelmez” ve “her defasında fazla sıcak gelir” diğer gün de “her defasında erken gelir” ve “hiçbir zaman sıcak gelmez.” ** Odalarda 4’den fazla tablo bulunamaz, (10-20 cm.lik) balık-kuş hariç hayvan beslenemez, termostat 23 dereceyi geçemez, ** Kar yağdığında, kalçaların kırılmaması için dışarı çıkmak yasaktır. ** Müdüriyet bir olaya dair panoya “ilgisi olan idareye bildirirse, istenirse adı gizli tutulur.” notu asar. ** BDS (3 temel kural): Her şeye burnunu sokma, dedikodu yapma, sızlanma. ** Buradaki herkes, buradaki en basit olaya dair görüş bildirir; ancak “Suriye’deki savaşa dair ne düşünüyorsunuz?” diye sorduğunuzda “İzafiyet teorisini anlatınız” demişsiniz gibi bakarlar. ** Burada herkesin her yerde (bingoda, masada, salonda vb.) sabit bir yeri vardır, sizden nefret edilmemesi için kimsenin yerine oturmayın. ** Burada ölen yaşlılar için ‘son kez görme günü’ düzenleniyor. Kanun katı; ya gör ya görül. Kendin ölmediysen, tüm cenaze törenlerine katılacaksın. ** Huzurevi mimarisinde tekerlekli araçlar filosu hesaba katılmadığından müdüriyet; zorunlu olmadıkça, içerideki trafiğin akması için bu araçların kullanılmamasını istiyor. ** Burada sakinler ile çalışanların asansörleri ayrı. Yangın çıkarsa, uzun asansör kuyruğundaki sakinler topluca yanar, personel sağ çıkar. ** Burada neredeyse herkes, her gün evde olduğundan müdüriyet yaşlıları uysal, pasif ve bitkin hale getirmek için tüm imkanlarını seferber ederek haftanın her günü etkinlik yapıyor; mesela Çarşamba şarkı, Pazartesi bilardo, Cuma bingo ve jimnastik. (Hendrik bir zamanlar meme olan berbat kalıntıları olan kadınların arasında egzersiz yapmaya odaklanamadığını söylüyor.) ** Hafta sonunda sakinlerin çocukları ziyaret gelir, bir fincan çay içer ve 2 saatin geçmesini bekler. (Evert, “ziyaretçisi olanları kıskandığını itiraf et”, diyor bana.) ** Burası eski insan kokar. Çoğu koku almadığından rahatça yellenir, ağız hijyenini önemsemez. ** Buranın müdürü iktidar tutkunu, kurnaz ve sevimlidir. Sakinler ona saygı duyar. (Ben devrilenleri sevinirim.) |
Sümüklü ve sidikli yaşlı çocuklar
Yaşlıların gündüz açık tutamadığı gözlerini geceleri de kapatamadığını, uzun yaşayınca miras azalıyor diye çocuklarının çıldırdığını, beyinlerinin planlama, inisiyatif alma ve esneklik gibi fonksiyonlarını yöneten alın korteksini çalıştırmaları gerektiğini, kıskanç –özellikle kadın– yaşlıların gülünç olduklarını da güncesine not düşen Groen’un yaşamını sürdürdüğü Huzurevi ve sakinlerine yönelik gözlemleri de komik, gerçekçi ve düşündürücü.
Günbatımı Huzurevi Biz Henüz Ölmedik (BHÖ) İsyancılar Örgütü:Huzurevinin ‘kronik olaysız’lığından hoşlanmayan tümü tatlı, zeki ve yakınma sevmeyen Evert, Hendrik, Eefje, Edward, Grietje De Boer, Groen (sonradan Ria ve Antonie de katılır) olayları dışarıda aramaya karar veriyor. Yeni arkadaşlar edinmek – Çılgın planlar yapmak – Keyif alarak ölmek Küçük geziler düzenleyerek üyelerinin yaşlılık dönemini şenlendirmek amacıyla kurulan BHÖ İsyancılar Örgütü’nün kuralları: Geziler hafta içi, -salı hariç- saat 11 de başlar. Etkinlik sırasında yakınmak yasaktır. Mazeretler göze alınır. Üyelerin gelir durumları göze alınır. Bu örgüt kapalı bir topluluktur. Amsterdam kanallarına, Hermitage Müzesine, Amstel Köprüsünün altındaki kafeye vb. gezi düzenlerler. Huzurevi mutfağını kullanma izni alarak ayda bir yemek pişirme etkinliği yaparlar. (Kısa sürede yıldızı parlayan BHÖ, hastalanan üyeleri nedeniyle zor günler yaşadığını yazacaktır Groen, güncesinin 1 Aralık tarihinde güncesine. |
“İnsanlar doğar ve ölürler, gerisi boş zaman faaliyetlerinden ibarettir” diyen, James Joyce’a yürekten katılan Groen, günlüğü kitap olursa adının “delikten akıt gitsin”, “gitti gidiyor”, “anlaşıldı tamam”, “söylenildiği gibi değilmiş”, “huzurevi: son düzlük” vb. olabileceğini söylüyor.
Groen’un Eefje’sine yazdıklarından…15 Nisan: Yaşlı prensesim Eefje, davetimi memnuniyetle kabul etti. Süslenmişti; dudağına biraz ruj, yanaklarına allık sürmüştü. Çıkmadan önce özel olarak duş alıp, temiz iç çamaşırı giydiğimi itiraf etmeliyim. Gereksiz lüks değildi sonuncusu. 16 Ekim: Yaşlı insanlar daha az adrenalin ve dopamin üretiyorlar; insanın içini pır pır eden ve kalp atışlarını arttıran maddeleri. Ancak aşık olmak için vücudunuzun ürettiği toplam hormon miktarı değil, göreceli artışı önemliymiş. Bu artış yaşlılarda aynı miktarda olabiliyormuş. Galiba bu yüzden Eefje yakınımdayken biraz elim ayağım dolaşıyor ve kekeliyorum. (Groen’un, Eefje’ye karşı beslediği hoşlanma ötesi duyguları artarken Eefje’nin de hastalığı şiddetleniyor.) 20 Aralık Cuma: Eefje yavaş yavaş ve yumuşak bir şekilde ölüme doğru kayıyor. Gözlerini açmıyor artık nefes alıp verişinden başka bir işaret yok. O kadar az zaman geçirdik ki birlikte; ondan çok hoşlandığımı söyleyemedim ona. 29 Aralık Pazar: Eefje öldü. Saat 12’de kırışık alnını öpüp yarın görüşürüz dedim. 1 saat geçtikten sonra uyudu. Az önce bakmaya gittim hala çok güzeldi. Onun adına sevinmek istiyordum, ancak henüz üzüntülüyüm. |
“Günlüğüme son kez yazıyorum. İyi bir yıl olabilirdi ve kısmen iyi bir yıldı da. Ancak son yargıyı en son olan belirler. Yarım yıl önce karşılaşmış olmayı çok istediğim biriyle karşılaştım. 8 güzel ay ve 2 hüzünlü aydı nasibim. Her mutlu gün için şükretmeliydim ve bunu tüm gücümle deniyorum ancak bu güç bazen o kadar güçlü değil” diyor güncesinin 31 Aralık 2013 Salı tarihli son sayfasında Groen ve son satırı yazıyor:
“Yeni yıl elimden kaçmayacak, yeni bir bahara!” (ŞD/ÇT)
Not: Bu Yazı bianet.org Sitesinde Yayınlanmaktadır.