``Ben Seni Yüreğimde Büyüttüm; Karnımda Değil``
Genç sinemacı Mehmet Can Mertoğlu’nun çektiği ‘Albüm’ filmi, sosyal medya paylaşımlarından dikkatimi çekti. Filmin öyküsünün, en hassas sosyal hizmet alt alanlardan biri olan evlat edinmeye dair olması da merakımı arttırdı. Ve Ankara Gezici Film Festivali’nde izledim ‘Albüm’ filmini.
* * *
Filmin konusu -özetle- ilginç. Cüneyt ve Bahar Bahtiyaroğlu çifti 8 yıldır evli. Bahar vergi dairesinde memur, Cüneyt tarih öğretmeni. Yaşları 35’in üstü. Antalya’da yaşıyorlar. Bebekleri olmayınca evlat edinme kararı alıyorlar. Gerekli işlemleri yapıp, evlat edinme sırasına giriyorlar. Potansiyel anne-baba; ileride çocuğun kendilerini gerçek ana-babası sanması, yakınlarının ve çevrelerindekilerin de evlat edindiklerini bilmemesi için bir albüm hazırlamaya başlıyorlar. Hamileymişçesine karnına yastık koyan Bahar; evde-dışarıda, tatilde, arkadaşlarıyla poz poz fotoğraf çektirir, yalnız ya da eşiyle birlikte. Hatta evlat edinme sıraları geldiğinde, bebek Serhat ile birlikte Antalya’ya hayli uzak bir kent olan Kayseri’de, bir hastanede doğum ve sonrasına dair resimler de çektirirler, bu albüm için.
Bahtiyar rolündeki Murat Kılıç, Bahar rolündeki Şebnem Bozoklu müthiş oynuyor; onlara eşlik eden Rıza Akın ve Mihriban Er dahil tüm oyuncular da. Türk- Fransız- Romen ortak yapımı filmin yönetmeni Mehmet Can Mertoğlu aynı zamanda filmin senaristi. Görüntü yönetmeni Marius Panduru’nun çekimleri de nefis. 2016 yapımı filmin ulusal ve uluslararası ödülleri var.
Filmin başı çok ilginç ama yazmayalım ki esprisini korusun. Finali sürprizli. Seyircinin üç seçeneği var seyircinin; Bahtiyaroğlu ailesinin mukadderatı için.
Filmde bu evlat edinme dışında ‘şey’ler de var. Mesela; bazı ahlaki değerler, eril kültür, kadının konumu, eğitimdeki tuhaflıklar, bürokrasideki tıkanıklıklar, ailede çocuğun değeri ya da değersizliği, çalışma yaşamının handikapları, günlük hayat rutini, bireyler arası arızalı iletişim, küçük yerde yaşam gibi.
Belleğime kazıdığım ya da ‘ne alaka’ veya ‘amma da abartmışlar’ dediğim sahneler vardı. Az konuşmalı filmde bazı diyaloglar çok güzeldi. İtirafımdır; evlat edinme sürecinin takip-izleme aşamasında ev ziyareti yapan sosyal hizmet uzmanı portresi ve diyaloğu zülfiyârime dokundu; meslektaş olmam hasebiyle.
Kendi tarihlerini kurgulayan Bahtiyaroğlu ailesini işleyen “Albüm filmi; konusu, dili, senaryosu, çekimleri, rengi, yapımı ve tadıyla değişikti. Bu film kara ya da absürt mizah mı? Dram mı? Valla, bilemedim. Güldüğüm, gülümsediğim, burulduğum, iç acıtıcı, düşündürücü sahneler vardı. Eleştirel bakışı var. Ama bence -sanki- ‘ortaya karışık’.
Unutmadan, Albüm filminin Türk sinemasında izlediğim filmler içinde Atıl İnanç’ın “Daire” filminden sonra en iyi bürokrasi eleştirisi yapan filmlerden biri olduğunu not düşmeliyim.
Sinema yazarı değil, sinema severim. Ancak evlat edinme konulu -bu filmi bir sosyal hizmet uzmanı olarak izlerken ve sonrasında depreşen anılarım- nedeniyle yazmak istedim…
* * *
Memuriyetimin ilk zamanlarında üç yıl süreyle bir çocuk yuvasında, sosyal hizmet uzmanı olarak çalıştım. Bu sürede üç koruyucu aile, on iki evlat edinme vakam oldu. Değişik yaşlarda, değişik evlilik süresinde, değişik kültürlere sahip, farklı sosyo-ekonomik düzeylerde, bebek sahibi olamama nedenleri de farklı ailelerle çalıştım.
Uzun yıllar umutla, biyolojik ebeveyn olmayı beklemiş sonra umut tükenince ya da yok olunca ‘pes edip’ -o zamanlar Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) bağlı kuruluşları aracılığıyla- evlat edinmeye karar veren aileler gerekli işlemleri tamamlar; sosyal hizmet uzmanının aile hakkında düzenlediği ‘sosyal inceleme raporu’ sonucuna göre aile evlat edinme sırasına alınırdı.
Yuvalardaki tüm çocuklar evlat edinilmeye uygun değildir. Aileler, uygun bebek bekleme aşamasında çok sabırsız ve sıkıntılı olurlardı. Bundan 30-35 yıl öncesinde de aileler 0-1 yaş arası bebek isterdi. Genellikle de kız, sarışın ve mavi gözlü hatta. Biyolojik aile onay verse bile, evlat edinecek aileler bu tür bebekleri evlat edinmekten imtina ederdi genellikle aileler. Terk bebekler tercih edilirdi çoğunluk. Bebeğin bulunma-yuvaya getiriliş öyküsü önemliydi aileler için.
Evlat edinecek aileye, sıranız geldi, bebeği görmeye gelir misiniz, diye telefon ettiğimde heyecanları ahizeden bana da sirayet ederdi. Yuvaya gelip de bebişle ilk karşılaştıkları andaki ilk göz teması belirlerdi, ilişkinin seyrini. Babalar, annenin evet/hayır şeklindeki kararını beklerdi çoğu kez. Bazen aile büyükleri de nemli gözlerle eşlik ederdi. Aileler potansiyel bebiş için hazırladıkları valiziyle gelirdi.
Hemen alıp götürmek isterlerdi bebişi; yapılacak işlemleri beklemek zül gelirdi doğal olarak onlara. Bir hastaneye ya da doktora götürme talepleri çok anlaşılır bir şeydi. Yuvadan bebişle birlikte ayrılırlarken ki yüz ifadeleri çok özeldi.
Kısa süre sonra evlerine inceleme amaçlı ziyarete giderdik. Bir bebeğin bir evin duvarlarını bile gülümsettiğine tanık olmak mutlu ederdi beni. Devlet korumasındaki çocukların evlat edinilmesine ilişkin mevzuat gereği biz sosyal hizmet uzmanları ilgili mahkemece ‘kayyım’ olarak atanırdık. Dava sonucuna göre aile evlat edinir, ardından da noter sözleşmesi yapılırdı.
Ailelere, çocuğa mutlaka ilkokula başlamadan önce evlat edindiğinizi söyleyin derdik. Evlat edinmeye karar vermek -ve akabinde edinmek- hayatın içinde verilmesi en zor kararlardan biri olarak nitelendirilir; sevgili okuyucu.
Sosyal hizmetlerin evlat edinme alt alanında çalışmamın üzerinden çok uzun yıllar geçti. Albüm filmini izlerken ve şimdi yazarken tanıklık ettiğim vakalara dair bir sürü detay geliyor aklıma.
Albüm filmindeki Bahtiyaroğlu ailesi gibi tayin isteyip başka şehre taşınan ya da semt-mahalle değiştiren ailelerim oldu. Yeni adreslerini saklayanlar oldu. Evlat edindikten sonra, kendi bebekleri olan ailem oldu. Farklı yaşlarda iki ayrı çocuğu, birbirlerine kardeş olsunlar diye evlat edinen ailem de oldu.
Yıllar sonra sokakta yanında artık büyümüş kızıyla yürüyen anneyle sadece gözlerimizle selamlaştığım geldi aklıma. Epey yıl sonra bankada işlemimi yapan erkek memuru tanımıştım, yaşlansa da. O değişen soyadım nedeniyle tereddüt etmişti. Ne eşini, ne kızını sormadım, o da sadece işlemimi yaptı.
Meslek yaşı çok ilerlemiş birinin anlatacağı şeyler bitmez ama yerim dar. Filme geri dönüyorum.
Evlat edinme işlemlerini sürdürdüğüm bir ailenin bana gönderdiği foto duruyor arşivimde. Anne şık bir geceliğin üstüne lizöz giymiş, kafasına kırmızı kurdele takmış. Karyolaya uzanmış, kucağında var, yüzünde de gülümseme.
Demem o ki filmde Bahtiyaroğlu’lar, aile tarihini kurgulama işini fazlaca ileriye götürseler de buna benzer şeyler yapan ya da yapmayı düşünen aile sayısı az değildir, kanımca.
Kâbustur evlat edinen bir annenin, gözünden esirgediği kıymetlisine “ben seni yüreğimde büyüttüm; karnımda değil” demesi. Ama okul öncesi dönemde de söylenmesi şarttır. Ertelenmesi çoğu kez istenmeyen sonuçlara yol açıyor, zira.
Ben filmde ailenin albüm için fotoğraflar çektirmesine takılmadım hiç. Ben ailenin evlat edinmeyi, – sanki- “bir şeyi tamamlamak” için yapıyor olmasına takıldım. Sonuç odaklıydı Bahar ve Bahtiyar. Bebek sahibi olmak bir projeydi onlar için, sanki. Sevgisiz, ilgisiz hatta ihmalkâr davranışlarının nedenini anlamaya dair ipucumuz az. Zira ailenin geçmişine dair bir şey bilmiyoruz. Filmin sonunda ailenin mukadderatının seyirciye bırakılma nedeni, bu belki de.
* * *
Konusu, dili, senaryosu, çekimi, rengi, yapımı ve tadı değişik olan Albüm filmi izlenmeli sevgili okur. Yeni bir yönetmenle tanışmak için, Murat Kılıç ve Şebnem Bozoklu’nun muhteşem oyunculuğunu izlemek için, evlat edinme dahil bazı toplumsal konular üzerinde düşünmek için, biraz da kendimize ayna tutmak için bu film izlenmeli. Yüreğine ve emeğine sağlık, filmi izlememize vesile olanların.
Önemli Not:
1-Evlat edinmeye dair bir yazı: http://bianet.org/bianet/cocuk/149521-evlat-edinme-bildiklerimiz-ya-da-bilmediklerimiz.
2-Evlat edinme mevzuatı: http://cocukhizmetleri.aile.gov.tr/uygulamalar/evlat-edinme
Not: Bu Yazı bianet.org Sitesinde Yayınlanmaktadır.