Kaybolan Yalnızca Çocuklarımız Mı?
“Kaybolan çocuklar” gerçeğine ilişkin bireysel ve toplumsal duyarlılığımız artmalı ve bu konuyu hepimiz görev addetmeliyiz. Çünkü kaybolan sadece çocuklarımız Ali, Hüseyin, Ahmet, Sevil, Gül, Ayşe, Ziya, Zehra(lar) değil. Farkında mısınız? Toplumsal güvenimiz ve değerlerimiz çoktan kayboldu.
Alkolik babasının her gün dövdüğü Ali, dedesinin cinsel yönden taciz ettiği Ayşe, abisinin başka erkeklere para karşılığı satmaya kalktığı Gül, sokaktaki erkeklerin cinsel yönden kullanmağa kalkıştığı Ahmet, üvey annesinin hışmına artık dayanamayan Sevil, anne-babasının boşanmasını kabullenemeyen Hüseyin, üvey kardeşlerini kıskanan Zehra evden kaçar mı?
Yoksulluğun diz boyu olduğu bir evde yaşayan Ali, işsiz babanın evde yarattığı terörden bıkan Ayşe, annesinin her gün temizlik yaptırıp odun-kömür taşıttığı Gül, birlikte yaşadığı büyük anne ve büyük babasının baskılarına katlanamayan Zehra, evdekilerden ilgi-şefkat görmeyen Ahmet, üvey anne / babasıyla yaşamak istemeyen Sevil evden kaçar mı?
Bir kez daha sınıfta kalınca ailesinin vereceği tepkiden korkan Hüseyin, kötü alışkanlığı olan çocuklarla arkadaşlık eden Ali, başkalarının hayatına özenen Ayşe, macera hevesi olan Ahmet, büyükşehirlerin cazibesine kapılan Sevil, ruh sağlığı yerinde olmayan Emre, zihinsel özürlü Ece, kendinden 23 yaş büyük biriyle evlendirilmek istenen Zehra, 15’inde evlendirilip 16’sında anne olan Leyla evden kaçar mı?
Mardin’den Mersin’e göç eden ve oralara uyum sağlayamayan Hüseyin, ailesinin zorla okuldan alıp berbere çırak verdiği Ali, ilkokuldan terk olup çalışacak iş bulamayan Ahmet, ensest mağduru Ziya, evdeki kuşak çatışmalarından bıkan Ece, aile içinde çok yönlü istismar ve ihmale maruz kalan Sevil, yetersiz cinsel bilgi kaynağıyla korkan Ayşe evden kaçar mı?
Babası asgari ücretle çalışan ve 8 kardeşi olduğundan temel gereksinimleri bile karşılanamayan Hüseyin, ailesiyle iletişim eksikliği yaşadığından sorunlarını paylaşamayan Ali, ailesince kendi başına bırakılan Sevil, yaşı nedeniyle çabucak kandırılmaya müsait olan Ece, her akşam televizyonda izlediği film ve dizi kahramanlarına, magazin tiplerine özenen çocuklar evden kaçar mı?
Kontrolsüz ve bilinçsiz olarak internet kullanarak kötü amaçlı bazı sitelerin ağına düşen çocuklar, suç örgütleri ve terör gruplarının ele geçirdiği çocuklar, ergenlik döneminde kendini kanıtlamak isteyen çocuklar, olumlu rol modeller yerine olumsuzları model alan çocuklar evden kaçar mı?
Evet; çocuklar yukarıda sayılan ve sayılmayan daha bir çok nedenle evden kaçarlar.
Peki yuva ve yetiştirme yurtlarında koruma ve bakım altına alınan çocuklar bu kuruluşlardan kaçar mı? Evet; kaçarlar.
Aile ve yakınları tarafından şiddete maruz kalan ve kısa süre içinde rehabilite edilemeyen, dışarıda edindikleri olumsuz yaşam deneyimlerini burada sürdürmek isteyen ancak buna izin verilmeyen çocuklar, kurum bakımını reddeden ve kabullenemeyen çocuklar, kurallı yaşama uyum sağlayamayan çocuklar, ailesini ve yakınlarını özleyen çocuklar kaçar.
Peki çocuklar kaza ve doğal afetler nedeniyle de kaybolabilir mi? Evet kaybolabilir.
Peki çocuklar kaçırılır mı? Evet kaçırılır. Çocuklar evlenme vaadiyle, fuhuş – organ ticareti – uyuşturucu işinde kullanmak, ideolojik amaçla kullanmak evlat edinmek ve dilendirmek için kaçırılır.
Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığınca yayımlanan “2007: Kayıp Çocuklar Raporu“nda http://www.tumgazeteler.com/?a=2538432 yukarıda verdiğimiz örneklerin tümü “kayıp çocuklar‘ın kaybolma sebepleri” arasında sayılıyor.
Raporda;
Evden kaçan çocukların önemli bir kısmının şiddete maruz kaldığı ve evden kaçmalarının yanı sıra kaçırılma tehlikelerinin de olduğu,
2007 yılında kamu birimlerine 7.183 kayıp çocuk bildirimi geldiği, 6 bin 350’sinin bulunduğu, 833’ünün bulunamadığı,
Organize suç örgütlerinin ikna ederek kaçırdığı ‘kayıt dışı’ çocukların, daha sonra –daha farklı– sorunlarla ortaya çıkabileceği,
En çok Marmara ve İç Anadolu’da çocuk kaybolduğu, İstanbul’da kaybolan çocukların sırra kadem bastığı yer alıyor.
Bunlar bilinenlerin resmiyete dökülüşü olsa da, atıfta bulunduğu araştırma sonuçları gösteriyor ki kaybolan çocukların;
% 18’i macera arayışı,
% 17’si iş arama,
% 15’i aile içi şiddet,
% 14’ü ailenin psikolojik baskısı,
% 10’unun üvey anne- baba ilişkileri,
% 9’u ise çocuğa yönelik şiddet
nedeniyle evden kaçma davranışında bulunuyor.
Kayıp çocuklara ilişkin soru önergesini yanıtlayan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek; http://www.tumgazeteler.com/?a=5170168
01.Ocak- 27 Mayıs 2009 tarihleri arasında 1.592 çocuğun kaybolduğu, 2008 yılında 1.444 çocuk kayıpken, 803’ü bulunarak, ailelerine teslim edildiğini, 641 çocuğun aranmasının sürdürüldüğünü belirtmiş.
Evet; çocuklar ya kaçıyor, ya kaçırılıyor. Her iki durumda da nedenler ve sonuçlar – ve giderek yükselen sayı– ürpertici.
Yapılacak çok şey var, ancak yapılanlar sınırlı. Her yıl bu verilerin artacağı endişesi bile insanı ürkütüyor.
Bu konuda beni en çok gazetelerde okuduğum “Türkiye, organ mafyasının üssü” içerikli haberler irkiltiyor.
Artık uluslar arası çocuk ticareti, çocuk fuhuşu ve organ kaçakçılığı gerçeğini de kabullenilip, çok ciddi bir şeyler yapmak gerek.
Bu konu çocukların sokakta yalnız oyun oynamasına izin verilmemesiyle ya da evde çocukların yalnız bırakılmaması gibi önerilerle –ya da önlemlerle– çözümlenecek kadar küçük ölçekli değil.
“Kaybolan çocuklar” gerçeğine ilişkin bireysel ve toplumsal duyarlılığımız artmalı ve bu konuyu hepimiz görev addetmeliyiz. Çünkü kaybolan sadece çocuklarımız Ali, Hüseyin, Ahmet, Sevil, Gül, Ayşe, Ziya, Zehra(lar) değil. Farkında mısınız? Toplumsal güvenimiz ve değerlerimiz çoktan kayboldu.
Not: Bu Yazı bianet.org Sitesinde Yayınlanmaktadır.