Yaşlılık

Yaşlılık: Giden Yaz, Güz, Karlı Tipili Kış…

Yaşlılık: Giden Yaz, Güz, Karlı Tipili Kış...

Yüzyılımı dörde böldüm.
Her bölümü bir mevsim,
Biri kaldı, üçü gitti…
Yaz’ı gitti, güz’ü gitti,
Karlı, tipili kışı gitti,
Yemyeşil bir bahar kaldı!
 Rıfat Ilgaz

Yaşlanmak, hayatın nihai bir mevsimi ve “yemyeşil baharı”dır. Gerileme ve kayıpların yaşandığı bu mevsim insanın kişiliği ile kendini ve çevresini algılayışında değişikliklere yol açar.

Baharını sürdüren yaşlı kişiler giden yaz, güz ve karlı tipili kış yıllarını ve yaşantılarını özlemle anıp, arar.  Mevsim özellikleri nedeniyle toplum ve dış dünyayı –çoğu kez- tamamen terk edip, kendi dünyasına çekilmeyi tercih ettiğinden -çoğu kez- bunalıma girer.

Yemyeşil bahar öncesi mevsimlerde yaşadığı acıların kendisini olgunlaştırıp, hayallerine gerçeklik kazandırdığını düşünen, hayatın dayadığı olumlu/olumsuz yeniliklere direnme gücü azalan yaşlı kişi yeni mevsimin getirisi değişikliklerden ürker.

Daha öncesi yaşadığı güzellikleri unutup, her geçen gün daha fazla şeye özlem duyan, hayret eden ve hüzünlenen yaşlı kişi bu mevsime uyum sağlayamayacağı kaygısıyla ölüm korkusuna da kapılabilir.

Yılların getirisi artıların tümünü birlikte değerlemeye almayıp, hüznü kadrolu, coşkuyu geçici kılan yaşlı kişi mevsim sayesinde fazlalaşan boş zamanını –cesareti var ise- yüzüne sıkça ayna tutup, kendiyle yüzleşerek değerlendirir. Ve diğer mevsimlerde önemsemediği yaşam kalitesinin değerini bu mevsimde anlar.

“İncecikti
gül dalıydı
dokunsan kırılacaktı,
dokunmadım kurudu”
 Hasan Hüseyin

Bahar, kırılmama ve kurumama mücadelesi verilen bir mevsimdir.

Bahar mevsimindeki yaşlı kişinin özgüveni, uyum yeteneği ve üretkenliği azalır, uyaranlara yanıtı gecikir,  belleği zayıflar, bunaltısı artar, uyku düzeni bozulur. Fiziksel ve mental sağlığının –daha da- bozulacağı endişesi taşıyan, değer kaybına uğrayan, statüsü değişen, eş ve akranlarını kaybettiğinden karamsarlığa kapılan, ekonomik sorunları artan yaşlı kişi; dışlandığını düşünerek mutsuz olduğundan bunalıma da girebilir.

Mevsim gereği kırılganlığı artan,  mekan ve çevreye bağımlılık geliştirdiğinden yeni ortam ve mekanlara uyum sağlamakta güçlük çeken yaşlı kişinin  çok yönlü iyilik halini sürdürebilmesi için alıştığı ortamda sevdikleriyle birlikte toplum içinde yaşlanması önem kazanır.

Gençken bir şiirimde
“İş doğmakta değil” demiştim
“Gelmişken yaşamakta”
Dekart gibi düşünüp
Dekart gibi konuşursam eğer;
Yaşıyorum… “Eee şu halde ?
Canım anlayıverin gerisini
Hiç kuşkunuz olmasın ki, “Varım”
  Rıfat Ilgaz

Yemyeşil bir bahar için ihtimam görmek gerekir.

Yaşamını kendi evinde / ailesinin yanında sürdüren yaşlı kişinin yaşadığı mekanın evsel bakıma göre düzenlenmesi, gerekli ekipman ve sarf malzemelerinin sağlanması, hastalık durumunda tıbbi donanım desteği verilmesi yaşam kalitesini olumlu etkilerken, ailenin küçülmesi, kadının çalışması, akraba-komşu ilişkilerinin zayıflaması kaynaklı sorunlar ile bakım sırasında oluşan sorunlar da olumsuz etkiler.

“Toplum temelli bakım” ve “yerinde yaşlanma” kavramlarının ortak yönü (kısaca); yaşlının çevresi ile olan ilişkisini güçlendirerek yaşamını alıştığı ortamda sürdürebilmesi için oluşan gereksinimlerinin karşılanarak toplumsal yaşama dahil olması için çaba harcanması ve tıbbi bakımının desteklenmesidir.

Bu bağlamda yaşlıya bakım hizmeti sorumluluğunun aile–toplum-devlet tarafından paylaşılması, yaşlıların evde bakımının sosyal güvenlik ve sosyal yardım sistemi içerisine alınması, hizmet organizasyonunun sektörler arası işbirliğiyle yapılması önem kazandığından ulusal düzeyde planlama ve yeni yasal düzenlemeler yapılarak çeşitli önlemler alınması önem kazanmaktadır.(ŞD/EÜ)

* Şadiye Dönümcü, sosyal hizmet uzmanı.

Not: Bu Yazı bianet.org Sitesinde Yayınlanmaktadır.

Listeye geri dön

İlgili Mesajlar

Bir cevap yazın