60+ stil ikonları – Elon Musk’ın annesi dahil
65 yaş üstü bireyleri Kovid’den bağımsız olarak anmayalı neder kadar zaman geçti acaba? Artrit, romatizma, Alzheimer‘a dair uyarılar dışında hiç anılmadılar belki de. Şu korona günlerinde bir de risk grubu damgasıyla yaş ayrımcılığı iyice pekişti; 65 yaş üstüne sokağa çıkış kısıtı konuldu, o dakika ayrımcılık da başladı. Sanki yeryüzündeki tek bulaş kaynağı kıdemli vatandaşlarmış gibi. Sokakta görüldükleri an, “Hadi evine!“ diye zorbalığa maruz kaldıkları bile oldu. Bu yüzden genç kuşaklarda ahmakça bir kendine güven hissi uyandı, o da ayrı.
“Yaşçılık“ ya da “yaş ayrımcılığı“ (ageism) kavramı, 1969 yılında Amerikalı pskiyatr ve gerontolog Robert Butler tarafından ortaya atıldı. Cinsiyet ve ırk ayrımcılığı kadar ciddi bir önyargı ve stereotip kaynaklı ayrımcılık söz konusu ama toplumlar bu kavramın çok da farkında değil. Robert Butler, Washington Post’tan (Watergate ile sonradan) ünlü Carl Bernstein’e verdiği röportajda, ilk kez dile getirmiş ve literatüre girmişti. Konu, Washington DC ile Maryland sınırındaki zengin beyaz mahallesi Chevy Chase’teki huzurevi projesiyle ilgiliydi. İlçe sakinleri karşı çıkıyordu projeye, çünkü siyahlar da dahil elden ayaktan düşmüş bakıma muhtaç yaşlı vatandaşlar yerleştirilecek, Chevy Chase lüksü hasar alacaktı. Butler, “İnsanlar zerafetle yaşlanmaktan söz ediyor ama ayağı aksayan, iyi beslenemeyen kaldırımlarında bastonla dolaşanları görmek istemiyorlar. Toplum, yaş gruplarıyla ilgili daha dengeli bir perspektif geliştirmediği takdirde, yaşlı insanlar giderek hayattan çekilecektir“ diyordu.
Yaş ayrımcılığı ırk ve cinsiyet ayrımcılığını da içerir. Görsel ve yazılı medyada en az temsil edilen grup, yaş almış kadınlardır. Oscar alsan bile ayrımcılığa uğrarsın. Dünyanın en muhteşem kadınlarından Helen Mirren olsan bile. Eski gazetemde yaşanmış vakadır. Helen Mirren 2007’de “Queen“deki rolüyle en iyi kadın oyuncu Oscar’ını alır, fakat gazetenin kapak sayfasında “sağ köşe kadını“ Beyonce’dir. Tam dış kapının mandalı mantığıyla. En iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü kazanan Jennifer Hudson’ın “Dreamgirls“ filmindeki rol arkadaşıdır Beyonce; Hudson’ın fotoğrafı tercih edilmemiştir çünkü kilolu ve Beyonce’ye göre daha siyahtır. Mirren ise gazetenin magazin ekinde bir vesikalıktan ibarettir. Bu saçmalık, gazetedeki erkek egemen kitleye en fazla hiddetlendiğim vakalardan biri olarak kayda geçer ve epey sonra genel yayın yönetmeni, Helen Mirren’in ihtişamı üzerine bir yazı kaleme alır.
Aynı dönemde “Sharon Stone 50’sinde, hala taş gibi“ içerikli bitmek tükenmek bilmeyen nakarat da hiddet köpürten bir meseleydi. Ne olmasını bekliyordunuz, sürünmesini mi?
Dayatılmış güzellik ve yaş standartları nedeniyle yaş almış kadınlar bugün de medyada yok. Ama sosyal medyada öyle bir damar var ki, o kadınlar arasından stil ikonları, influencer’lar çıkıyor. Hemen belirteyim, tamamı spor yapıyor, sağlıklı besleniyor. Dimdik bedenlerini genetik nimete yormamak da elde değil. Giyim kuşamlarında ihtiyar paletinden bejin tonları katiyen yok. Kimse onların postlarını alıp galeri yapmıyor ama olsun!
İşte Maye Musk; 72 yaşında, Instagram’da 363 bin takipçisi var. Yeniyetmelerin cirit attığı tiktok’ta bile 53 bin takipçili. Hedefi, “yaşlı kadın imajını moda ve stil aracılığıyla yeniden tanımlamak“. Güzelliği de katkıda bulunuyor tabii. 67 Yaşında model ajansı IMG ile anlaşma imzalıyor, 69’unda CoverGirl kozmetiğin marka elçisi oluyor.
Maye Musk
Hayatı inanılmaz maceralı, fakat aynı zamanda zorlu. Kanada’da dünyaya geliyor, anne ve baba serüven peşinde Güney Afrika’ya yerleşiyor. Ailenin mottosu “tehlikeli fakat dikkatli yaşa“! Babasının tek motorlu planörüyle Kalahari Çölü’nde efsanedeki kayıp şehri aramaya çıkıyorlar. Maye 15’inde modelliğe başlıyor, 22’sinde Güney Afrikalı mühendis Errol Musk ile evleniyor, üç çocuğu birer yaş arayla peşpeşe dünyaya geliyor; Elon, Kimbal ve Tosca. Şiddet gördüğü evliliği dokuz yıl sürüyor, boşanıyorlar. Maye Musk, eski kocadan kaçmak için başka kente göç ediyor, tek başına üç çocuğa bakıyor. Geçen aralık sonu yayınlanan “Woman Makes a Plan“ kitabında çocuklarını sadece ekmek ve fıstık ezmesiyle besleyebildiğini, modellikten daha fazlasına yetecek parayı kazanamadığını anlatıyor; “İkinci el kıyafetler giyerdik. Dışarıda yemek hayaldi ama çocuklarım hayatından memnundu“ diyor. Fakat Velayet savaşı da yaşıyor. Elon, on yaşında babasının yanına taşınıyor. Çünkü babasında Britannica ansiklopedisi ve bilgisayar var. Çocuklar büyüyünce Kanada’da göç ediyorlar, Maye Musk kendi kendini yetiştirip diyetisyen oluyor, modelliğe de devam ediyor. Kitabıyla ilgili röportajlarda, çocukluğunda Elon’a “ayaklı ansiklopedi“ dediklerini anlatıyor, çünkü Britannica’yı okumuş baştan sona. Elon bugün babası için “Berbat bir insandı. Ne kadar kötü tahayyül bile edemezsiniz. Aklınıza gelebilecek her türlü suçu işledi“ diyor, görüşmüyor. O kadar berbat ki, üvey kızından çocuğu olmuş. O denli.
Maye Musk’a ne zaman emekli olacağını sorduklarında, dans öğretmeni olan annesinin 96 yaşına kadar emekli olmadığı söylüyor; “Şimdi tekerlekli sandalyede ama büyük bir iştahla hala okuyor“ cevabını veriyor.
TESADÜFEN İKON
Maye Musk’ın ikon mertebesinde Tesla ve SpaceX patronu Elon Musk faktöründen kuşku duyabilirsiniz. Peki ama Amerikalı sosyoloji profesörü Lyn Slater’a ne demeli. O kendisine ”Tesadüfen İkon” diyor. Blogunun adı “Accidental Icon”. New York Moda Haftası’nda gazetecilerin sıradışı tarzı nedeniyle model zannedip fotoğrafladığı Slater böylece kazara influencer olmaya adım atıyor; 63 yaşında, Instagram’da 733 bin takipçisi var. Ünlü olmayıp sıradan bir yaşam sürüyor, fakat yaşına dayatılan standartların ötesinde kentli, modern, yaratıcı, zeki ve entelektüel bir estetiğin, gençler arasında da takip edilen temsilciliğini yapıyor. Mango ve H&M gibi markalarla çalışıyor.
Lyn Slater
Bir mikrobiyolog stil ikonu var ki, pek bu gruptan sayılmaz. Kanadalı Grece Ghanem henüz 55’inde! Kızının teşvikiyle stilini sosyal medyada paylaşıla açmış. Instagram’daki takipçi sayısı 390 bin. Dekolteyse dekolte, hiç çekinmesi yok. Aldığı yorumların tamamı pozitif.
Kıdemli influencer’lardan biri de 73 yaşındaki Linda Rodin. Onun avantajı da uzun yıllar moda dergisi Harper’s Bazaar’ın stilisti olarak çalışmış olması. Şimdi emekli ama çalışma hayatının izleri, stilinde kendini belli ediyor. 280 bini bulan takipçisiyle daha çok jean ve sneaker’larıyla sokak modasından kombinasyonlar paylaşıyor.
İleri yaşın en eksantrik kraliçesi New York’lu Irıs Apfel hiç kuşkusuz. Şişecam’ın global tasarım markası Nude serisinin yüzü olarak hatırlarsınız. Bana Semiha Berksoy’u hatırlatmıyor da değil. New York Üniversitesi’nde sanat tarihi okuyor, moda dergilerinde illüstratör olarak çalışıyor, sonra kocasıyla birlikte “Old World Weavers” adlı tekstil firmasını kuruyor, stil danışmanlığı yapıyor. Şimdi 98 yaşında. Koca siyah çerçeveli gözlükleri bir nevi alameti farikası. Gözler turkuvaza boyalı, akla gelebilecek en çılgın tonlarda, en çılgın aksesuvarlarla yarattığı stili yaşıtlarından çok gençler takip ediyor. Bir moda ikonu olarak Barbie bebeği bile yapıldı, Netflix’te de belgeseli var.
Iris Apfel
Şişecam, Iris Apfel’in cesur stiliyle birleştirdiği Nude kampanyasını “Yalın güzeldir” mottosuyda duyurmuştu. Abartılı tarzıyla Apfel’in neresi yalın diyor insan haliyle. Apfel’in yanıtı şu: “Gördüğünüz gibi minimalist değilim. Üst üste aksesuvarlar takmaya rengarenk giyinmeye bayılırım ama bu yalın düşünmediğim anlamına gelmez. Yalınlık bir düşünce biçimidir.”
Not: Bu Yazı haberturk.com Sitesinde Yayınlanmaktadır.