13 milyon emekli açlık sınırında yaşıyor
Ülke ağır bir ekonomik krizin içinde. Bu durumdan en çok etkilenen kesimin başında 13 milyonu aşan sayılarıyla emekliler geliyor Emekliler patlama noktasında, isyan halinde.
Ekonomik sosyal politikaların sosyal haklarda neden olduğu hak kayıplarını anlamak için, iktidarların sosyal haklara bakış açısını, uygulanan sosyal politikaların, ekonomik politik boyutunu incelemek gerekir. Sosyal güvenlik hakkı, insan haklarından biridir ve temel uluslararası belgelerde “sosyal güvenlik hakkı” olarak yer almaktadır. Sosyal haklar İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki dönemde uluslararası insan hakları sözleşmeleriyle hukuki bir temele kavuşmuştur.
1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Reformu’nun emeklilik sistemine etkisini ve reformun gerekçesini anlamak için daha önceki sürece bakmak gerek. Bu süreçte uygulanan programların ekonomik, politik boyutu incelendiğinde reformun emeklilerin ve çalışanların değil sermaye sınıfının çıkarları doğrultusunda yapıldığı görülür. Reform emeklilerin ekonomik güvence ve sağlık hakkı başta olmak üzere ciddi kayıplara neden olmuştur. Öncesine bakarsak, 19 Ağustos 1999’da Yaşar Okuyan’ın TBMM’ye sunduğu “SSK ve BAĞKUR emeklilerinin aylık hesaplama sistemini değiştiren kanun teklifi” kabul edildi ve 25 Ağustos 1999’da kanunlaşarak Eylül ayında yürürlüğe girdi. 4447 sayılı “Sosyal Güvenlik Reformu Yasa Taslağı” hazırlandı ve sonraki süreçte 4447 sayılı yasayla yedi esas yasa değiştirildi. İlgili on bir yasada uyum için değiştirildi.
1999 yılı sonunda IMF’nin baskısıyla ülke koşullarına uygun olmayan bir şekilde emeklilik yaşını kadınlarda 58’e, erkeklerde 60’a çıkaran yasa kabul edildi, emeklilik hakkının kazanılması zorlaştırıldı.
Sonuç: Artık emekli aylıkları reel olarak azalırken emekliye milli gelirden pay verilmeyecek, ülkesinin büyüme hızından verilen pay üçte bire düşürülerek daha geç daha güç emekli olunacak, sisteme yatırılan prim miktarı artacak var olan haklar azalacak, devlet katkısı azalacak, primler küresel mali piyasaların emrine verilecek, sistem tek çatı altında toplanacak norm ve standart sağlanacak şekilde emeklilik sistemi bitirildi.
Kuşaklararası dayanışma engellenerek emekliler yok noktasına getirildi. Oysa emeklilik, yaşlılığın güvencesidir ve toplum için çok önemlidir. Yaşlılık bir hastalık değildir. Yaşlanmanın toplumsal bir olgu, yaşlılığında sosyal bir olgu olduğu kabul edilmelidir.
13 milyonu aşan sayılarıyla en önemli toplumsal gruplardan birini oluşturan emekliler ne yazık ki büyük ekonomik zorluk çekiyor. 9 milyonu aşkın yaşlılık aylığı alan emekli ile 4 milyon civarındaki hak sahipleri ciddi geçim sıkıntıları yaşıyor.
Artı Gerçek olarak bu haftaki dosyamızda emeklilerin sorunlarını, hak kayıplarını, sağlık haklarından yeteri kadar yararlanamamalarını ve derinleşen sorunları konuştuk.
Emekliler Dayanışma Sendikası üyesi Ayşe Kazancı Döğüşçü:
Son yıllarda çok fazla hak kaybına uğradık
İlk sözü emekli öğretmen ve Emekliler Dayanışma Sendikası (EDS) üyesi Ayşe Kazancı Döğüşçü’ye veriyoruz. Döğüşçü, yirmi yıl devlette, on yılda özel okullarda görev yaptığını, emekli eğitimci olarak son yıllarda oldukça çok hak kaybına uğradıklarını söylüyor. Döğüşçü, bunun nedeninin hükümetin soygun düzeninden kaynaklandığını düşündüğünü, sarı sendikaların sayesinde hakların da aranmaz olduğunu belirtiyor. Döğüşçü, korku ya da bireysel çıkarları yüzünden sendika başkanlarının hak aramadığını düşündüğünü, emeklilerin sendikaya üye olmamalarının nedenini de buna bağladığını belirtiyor. Döğüşçü, düzensiz düzenin değişmedikçe hak kaybına uğramalarının kaçınılmaz olacağını, geçinemeyen emeklileri düzensiz düzenin düşünmeyeceğini ifade ediyor. Döğüşçü sözlerine şöyle devam ediyor,
“İnsanca yaşam için insanların tüm kesiminin örgütlü biçimde direniş göstermesi gerekir. Yoksa bugünden daha kötü günler halkımızı ve tüm emekli kesimi bekliyor. Ayrıca biz emekliler son iki yılda geçinmekte aşırı zorlanıyoruz. Şahsen ben yalnız yaşadığım ve kira dahi vermediğim halde zorlanıyorum. Tek bir oğlum var, oğlum asgari ücretle çalışan bir işçi, 3 torunum var. Ben torunlarıma bayramlık dahi alamıyorum. İnsan onuruna yaraşır bir yaşamı biz emeklilere reva görmeyen bir sistem var. Biz emekliler bunu kader değil, bize yönelik sistemli bir tercih olduğunun bilincindeyiz. Bu yüzdendir ki sendikalaşmalı ve gereken direnişi göstermeliyiz. Bu sömürü sistemini eşitlikçi paylaşıma çevirmeliyiz”
Döğüşçü, siyasi liderlerin helalleşmekten bahsettiklerini, emeklilerin insanca yaşama ulaşmadığı sürece kendi adına helalleşmeyeceğini belirtiyor. Döğüşçü, emeklilerin açlığa mahkûm edildiğini söyleyerek “umarım bir gün hayal ettiğimiz insanca yaşam koşullarına direnerek kavuşuruz” diye sözlerini bitiriyor.
Tüm Emekliler Sendikası Kadıköy Şube Başkanı Hıdır Kurtulmaz:
Emekliler açlık sınırında
Tüm Emekliler Sendikası Genel Başkanı Hıdır Kurtulmaz, bugünkü iktidarın 2002 yılında ilk yaptıkları icraatlardan birinin de emeklilere karşı çıkardıkları yasa olduğunu, maaş bağlanma oranının yüzde 70 iken, yüzde 60’a düşürdüklerini söylüyor. Kurtulmaz, iktidarın 2008 yılında emeklilere, çalışanlara “sosyal güvenlik reformu” adı altında yeniden bir düzenleme yaptıklarını yüzde 60’a düşürdükleri emekli maaş bağlanma oranını bu seferde yüzde 38’e düşürdüklerini, bununla birlikte iktidarın emeklilerin ne yaptıklarıyla, nasıl yaşadıklarıyla, nasıl geçindikleriyle ilgilenmediğini ifade ediyor. Kurtulmaz, emeklilerin gün geçtikçe kazanmış oldukları haklarının ellerinden alındığını, emeklilerin yoksullaştığını, hatta açlık sınırına geldiğini belirtiyor. Kurtulmaz sözlerini şöyle sürdürüyor,
“Bunun sebebi tamamen yanlış uyguladıkları ekonomi politikalarından kaynaklanıyor. Bugün ülke öyle bir hale geldi ki bırakın enflasyonu, krizi, ülke çökme noktasında. Ekonomik olarak yok olma noktasına gelmiş durumda. Bu durumdan en çok etkilenen kesimin başında emekliler geliyor. TÜİK verilerine baktığımızda sahte verilerle yüzde on-on bir enflasyon gösteriyor ama çarşı Pazar öyle demiyor, gerçek enflasyon yüzde ellilerde. Emekliler temel ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma geldiler”
‘ÜLKENİN DEĞERLERİNDE EMEKLİLERİN EMEKLERİ VAR’
Kurtulmaz, emeklilerin çok zor şartlarda yaşadıklarını, kredi kartları ve faturalarla boğuştuğunu söylüyor. Kurtulmaz, ülkenin bütün değerlerinde emeği olan emeklilerin emekli olduktan sonra rahat nefes almasını, emekliliğini sağlıklı ve mutlu bir şekilde geçirmeleri gerektiğini belirtiyor. Kurtulmaz, Türkiye’de ise emekli olunduktan sonra hemen ek iş baktıklarını, ya da nasıl geçineceklerini kara kara düşündüklerini ifade ediyor. Kurtulmaz şöyle devam ediyor.
“Geçen gün Sosyal Güvenlik Kurumu’nun bir açıklaması vardı. Açıklama 2500 liranın altında emeklilerin maaş almadığına dairdi. Nasıl bir algı yaratmaya çalışıyorlar. Biz kendi üyelerimiz olan ve 1600,1900, 2300 lira emekli maaşı alan emeklilerin bordrolarını gönderdik onlara. Herkesi kandırabilirler ama emeklileri kandıramazlar. Şu anda bir fiil 25 yıl çalışmış bir insan emekli olunca 1700 lira emekli maaşı alacak. Bu parayla nasıl geçinecek, nasıl kira, fatura ödeyecek. Size basit bir örnek vereyim, her zaman aynı esnaftan yarım kilo tahini 25 liraya alıyordum, bugün gittim aynı tahinin yarım kilosu 50 lira olmuş, alamadım ve geri döndüm. Dışarıda en ucuz çay 5 lira. Bir emekli sokağa çıkıp bir çay dahi içemiyor, bir cafede arkadaşıyla oturamıyor, ancak banklarda oturarak, yürüyerek sosyalleşiyor”
EMEKLİLERİN MAAŞLARINDA KESİNTİ YAPILMAMALI
Kurtulmaz, emeklilerin sağlık haklarından da yeteri kadar yararlanamadığını, donanımlı bir sağlığa ulaşamadıklarını söylüyor. Kurtulmaz devletin daha önce ücretsiz verdiği birçok ilacı kestiğini, o ilacı kullanmak zorunda olan insanların parayla ilacı alamadıklarını belirtiyor. Kurtulmaz emeklilerin maaşlarından kesinti yapılmaması gerektiğini zaten üç kuruş emekli maaşlarının olduğunun altını çiziyor. Kurtulmaz hem muayene hem reçete bedelinin emekli maaşlarından kesildiğini, bu durumda niye 30 yıl çalışıp prim ödediklerini söyleyerek sözlerine şöyle devam ediyor,
“Saraylarda oturanlar, şatafatlı hayat sürenler, emeklileri, çalışanları görmüyor. Halkın sesini duymuyor, aralarına korkunç duvarlar örmüş durumda. Sadece emeklilerin değil, tüm halkın üzerine baskı kurmuş durumdalar. Türkiye’de emeklilerin sorunu son 20 yılda korkunç bir duruma geldi. Her gün her şeye zam geliyor, ne yapacağımızı da şaşırmış durumdayız.
Emekliler patlama noktasında, bıçak kemiğe dayandı, emekliler isyan halinde. Önümüz kış, ben daha doğalgazı açmadım, yarın öbür gün mecbur kaldığımda açtığımda ne kadar az yakarsam yakayım ne kadar battaniyeye sarılıp otursam da 700-800 lira doğalgaz faturası gelecek”
Kurtulmaz, emeklilerin hem sosyal hem ekonomik hem psikolojik olarak çok sıkıntı yaşadıklarını, bu sistemin emeklileri düşünmediğini söylüyor. Kurtulmaz, emeklilerin örgütlenme ihtiyacının olduğunu, haklarını örgütlenerek alabileceklerini belirtiyor.
Kurtulmaz 13 milyon emekli olduğunu, sendikalarını 2017 yılında kurduklarını ama iktidarın o günden bu yana sendikayı kapatmak için uğraştıklarını ve sonunda kapattıklarını, 4 senedir mahkemelerle uğraştıklarını ifade ediyor. Kurtulmaz son olarak, 2002’de bir emekli maaşıyla 8 çeyrek altın alındığını, bugün ise bir emekli maaşıyla iki tane çeyrek altının bile zor alındığını, bu durumda emeklilerin 6 çeyrek altın parasına el konulduğunu söylüyor.
SSK emeklisi Hazım Özdemir:
Çalışanların aldığı ücret SGK’ya beyan edilen ücretle uyumlu değil
SSK emeklisi Hazım Özdemir, hak kayıplarının temelinin çalışıyorken atıldığını, genellikle kurumsal firmaların veya kamuda çalışanların dışındaki orta ve küçük işletmelerde çalışanların aldıkları ücretin, SGK’ya beyan edilen ücretle uyumlu olmadığını söylüyor.
Özdemir, bu küçük işletmelerde çalışanların yüksek ücret alsalar dahi yine de SGK’ya asgari ücretli olarak bildirildiğini ve 10-12 milyon insanın bu durumda olduğunu ifade ediyor. Özdemir sözlerini şöyle sürdürüyor,
“Durum böyle olunca emekli maaşları en alt düzeyde belirleniyor. Yeni bir şey değil bu. Daha önce çalıştığın son beş yılın ortalaması alınır ve bu dönemde yüksek ücret bildirimi yapıldığı için, emekli maaşını adeta kendin belirlerdin. Önceki yıllarda tahmin edileceği gibi asgari ücret üzerinden bildirimde bulunulurdu. Daha sonra, yasada değişiklik yapılarak bütün çalışma süreni ölçü alıp, onun ortalaması alınmaya başlandı.
Bu eskide kaldı. Hatırlatmamın nedeni, devlet bu durumu biliyordu ve bugün de biliyor olmasındandır. Derin yoksulluk, açlık sınırının altında yaşamak zorunda kalmaksa eğer, emekliler aldıkları maaşlarla bu grubun içindedirler. Ancak daha önce de olduğu gibi, bugünkü yönetim veya daha sonrakiler maaşları yükseltebilirler ama alınan maaşlar hiçbir zaman sürdürebilir olmadı ve olmayacaktır”
Özdemir, Türkiye gibi orta “gelişmişlik” düzeyinde, enflasyon, faiz, kur sarmalında boğuşan, yolsuzluğun ve işsizliğin halledilemediği bir ülkede, kalıcı bir çözümün, sürdürebilir bir ücret sisteminin olmasını beklemenin hayalcilikten öteye gitmeyeceğini söylüyor. Özdemir şöyle devam ediyor,
”Emeklilerin durumu, ülkenin diğer sorunlarından siyasi, ekonomik, sosyal ayrı düşünülemez. Ama yüksek maaş talebimiz daima ifade edilmelidir. Bildiğim kadarıyla emekliler, tek evin vergisini vermezler, yeni iş açarlarsa bazı vergi ve SGK istisnalarından faydalanırlar. 65 yaş üzerindekiler DDY ve Deniz yollarındaki seyahatlerinde bazı indirimler alırlar ama hava yollarında bu yoktur. Maaşları bu konular dışında haczedilemez vs. Peki kaç emeklinin evi var, ne kadar seyahat ediyorlar? Bilmiyorum, tıpkı kaçının iş yerinin olduğunu bilmediğim gibi. Ancak 12 milyon emekli içerisinde küçük bir azınlık olduğunu tahmin etmek zor değil”
EMEKLİ SENDİKALARININ ÖNÜNDEKİ ENGEL KALDIRILMALI
Özdemir, emekli sendikalarının önündeki yasal engellerin kaldırılmasını, bu konu da mücadele eden örgütlere katılmak gerektiğini söylüyor. Özdemir bugün dernek ve sendikalara üye olan emekli sayısının çok az olduğunu, sendikaların güçlerini kaybettiği bu zamanda bunu sağlamanın zor olsa da başka bir çare olmadığını belirtiyor.
Özdemir, SSK, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı’ndan emekli olmuş insanların arasında maaş farkları olduğunu, bunların daha adil bir hale getirilmesini, ayrıca emekli maaşlarını belirleme oranlarının yükseltilmesinin de çok önemli talep olması gerektiğinin altını çiziyor.
Özdemir, merkezi ve yerel yönetimlerin, yurttaşlık hakkının yanında emeklilerin bazı hayati mal ve hizmetlere daha kolay ulaşmalarını sağlamalarını, bu konuda çeşitli araçların geliştirilmesi gerektiğini ifade ediyor. Özdemir, emeklilerin çalışma hayatından kopmalarıyla, kendilerini dışlanmış hissetmelerine meydan verilmemesini, çeşitli faaliyet alanlarında, mekanlarda yaşamlarını devam ettirmelerinin imkanının tanınması gerektiğini söylüyor.
Özdemir son olarak, bugün bilim ve teknoloji bunu üstlenmiş olsa da ancak emekli olmuş, yaşlanmış insanların iş ve hayatla ilgili, bilgi ve tecrübelerinin boşlayacak değerler olmadığını, o kadar yılın iş tecrübesi ve bilgisinin, emekli olup köşeye çekilmekle heba edilmemesini, çeşitli araçlar, mekanizmalar yaratılarak bir sonrakilere devredilmesini ifade ediyor.
Not: Bu Yazı artigercek.com Sitesinde Yayınlanmaktadır.